Marmaris'e ilk defa 80'li yıllarda gittim. Işık Biren Amiralin
desteği ile bir "Deniz Festivali" yapılıyordu..
Denizde yarışlar, karada şovlar ve eğlence..
Şovların konusu tekstildi.
Ülkenin en büyük firmalarının defileleri serpiştirilmişti günler ve
gecelere..
Vakkosu, Mudosu..
Türkiye'nin en ünlü mankenleri oradaydı. Aralara, konserler
yerleştirilmişti. En ünlü sanatçılar da oradaydı.. Emel Sayın
başta..
Martı Motel'i (O zaman tatil köylerine Motel derdik) ilk o zaman
duydum gördüm.
Patronumuz ve arkadaşımız Ercan (Arıklı, onu o kadar anıyor, o
kadar arıyorum ki) gulet teknesini bize tahsis etmişti.
O zaman tekne demek, bin hava demekti..
Her sabah yanaşıyorduk Martı iskelesine.. Tekne çağırmadan
doluyordu, dünya güzelleriyle..
Hepsi dost, hepsi arkadaş zaten, İstanbul'dan..
Hayatımın en unutulmaz yazıydı.
Marmaris için de öyleydi.
Kentte kalacak oda, yatacak yatak kalmamıştı.
O festival niye bitti, kim bitirdi bilmem. Marmaris de bitti,
hayatımda..
Sonra Mustafa Oğuz ve Ahmet San, Çeşme Pop Festivali'ni
başlattılar.. Dünya yıldızlarını getiriyorlardı. Dünya listelerinde
kim varsa, Çeşme'ye geliyordu.
Festival boyu, Çeşme, Ilıca Otelleri'nde yer bulmak, torpil
gerektiriyordu.
Ahmet San, ülkemizin ilk açık hava diskosu 9.5'u Çeşme'de açmıştı.
Yarım futbol sahası büyüklüğünde..
Her gece tıklım.. Nasıl olmasın?. Harika bir orkestra canlı müzik
yapıyor.. Geç saatlerde diskoya dönüyor..
Mustafa Hoca ile (Denizli) oturuyoruz. Hocam bir dürtüyor.
Bakıyorum, Sting üç metre ötemizde oturuyor.
Ilıca'da Altın Kapı var, benim gelmiş geçmiş en favori
restoranlarımdan..
Yemek yiyoruz.. Hoca gene dürtüyor.. Glenda Jackson öbür masada,
hayatında ilk kez gördüğü iskender kebaba dalmış..
Bu Çeşme'ye gidilmez mi?.
Hele benim güneş ve denizle değil, yaşanan hayatla ilgili birisi
için..
Senelerce taşındım Çeşme'ye..
Her yaz, ezberlemiş gibi.. Sonra bir sözüm ona solcu bir belediye
başkanı kazandı seçimi..
"Halkımın parasını burjuvalara yedirmem" dedi ve festivali
bitirdi.
Şimdi Çeşme bomboş.. Yıllardır bomboş.. Alaçatı, Bodrum adam
almazken, Çeşme yok oldu.
Neden?.
Alaçatı ve Bodrum'da eğlence var.. Çeşme'de ne var?.
Çeşme de bitti benim için.. O sırada Aspendos başladı.. 7 bin 500
kişilik o dünya güzeli Antik Tiyatro'da harika solistler, dünya
ünlüsü operalar ve baleler izlemeye başladık. Amelia Rodriguezler
geldi, Fado kraliçesi, Aspendos'a..
Anlayın.
Tatillerimi Aspendos'a göre yapmaya başladım.. Başbakanken,
Cumhurbaşkanıyken Süleyman Bey gelirdi Aspendos'a mutlak..
Devlet teşviki böyle olur.. O gelince, bütün Antalya erkanı da
gelirdi.
Valisi, Belediye Başkanı.. En başta da Turizm Bakanı tabii. Gece
Aspendos'talar.. Gündüz ne yapacaklar?.
Antalya turizmini konuşacaklar tabii.
Derken, Bodrum'da Kaleiçi'nde Bale Festivalleri başladı..
Gene dünya starları..
Gene muhteşem ekipler..
İrek Muhammedov ki, Bolşoy Balesi'nin o muhteşem o efsane
ekibinden, hayatta ve sahnede kalan tek adamdı, Bulgar Devlet
Balesi'yle nasıl bir Zorba oynamıştı, o yaşta tam 55 dakika "Bis"
yaparak..
Dayanamış ayakta alkışlayanlara bağırmıştım. "Yahu adam bin yaşında
ölecek.
Yeter, acıyın.." O muhteşem İrek, daha sonra Ankara'da Devlet
Balesi'yle Zorba oynadı.
Zamanın genel müdürü Rengim Gökmen şefim, İrek'le anlaştı.
Türk Balesi'nden danışman olarak göreve başlayacaktı.
O sırada, siyaset, Rengim Şefimi aldı görevden, Selman Ada'yı
getirdi. Ada'nın ilk işi, onun ekibini darmadağın, anlaşmalarını da
iptal etmek oldu. İrek gitti.
Sonra..
Sonrası biliyorsunuz.
Aspendos ve Bodrum sıfırlanınca, benim tatillerim de bitti.
Bu yıl İstanbul'da geçiriyorum yazı.. Çünkü ancak temmuzun
ortasında, o da yarım yamalak, eksikli açıklanan Aspendos
Festivali'nde beni oraya götürecek bir "Kaçmaz" tek şey yok..
Carmen'i İstanbul Operası oynuyor zaten. Harika akustik, rahat
koltuklarda oturup seyretmek dururken, niye oralara gidip taş
üstünde oturup belimi fıtık edeyim?.
Aida, Antalya Devlet Operası.. O da öyle.. Troya adlı fiyasko.
Devlet Opera ve Balesi'nin tüm imkanları ortaya dökülerek
ısmarlanmış ve yapılmış bu sözüm ona baş yapıt, her yönü ile
felaketti.
Mustafa Erdoğan'ın sadece "Dans" olarak yarattığı Troy, dünyayı
dolaşır ve yüzbinlerce seyirciye kapalı gişe oynarken, arkasında
"Devlet" olan Troya'yı kim beğendi, merak ediyorum.
Ama 354 kişilik ekip bir kaç gün Antalya tatili yapar.
Yapsınlar. 3 otuz paraya, çoğu kadrosuz çalışan sanatçılarımıza bir
faydamız olur hiç değilse..
Viyana Balesi geliyormuş..
Kim, ne bilmiyorum..
Aspendos'ta gitmeye değer tek şey var.
Kapanış Konseri..
Dünyaca ünlü ve bu ünü sonuna dek hak etmiş, bu yıl Dünyanın En
Büyük Opera Festivali Arena di Verona'nın hemen tüm oyunlarında
başrol seslendirecek dünya gururumuz, tenorumuz Murat Karahan'ın
solo konseri, gidenleri mutlu edecektir.
Ama gönlüm isterdi ki, madem "Yerli" artık festivalimiz, bu ülkede
başka harika tenorlar var..
Mesela, konserleriyle ülkeyi fetheden "Üç Tenor"umuz var. Şenol
Talınlı, Ayhan Uştuk, Aykut Çınar. Mesela Hüseyin Likos var,
İstanbul'da, Ayhan Uştuk İzmir'de.. Daha adlarını saymadığım
gençler, onlara da yer verilsin isterdim.. Verilsin ki "Her şey
Genel Müdüre" olmasın..
Bodrum Kaleiçi Bale Festivali'nde 6 gösteriden 4'ü yerli..
Bir Gürcistan Devlet Halk Oyunları Balesi var, Kafkas
Dansları..
Ordaysanız kaçırmayın.
Bir de bir İspanyol Dans Gurubundan Carmen..
Fikrim yok. Ama beni Bodrum yollarına düşürmez, nerde kaldı ki,
dünyadan turist getirsin.
Önce, turisti otele motele hapseden "Her şey dahil"e çare bulunmalı, sonra en az altı ay evvelden festival programları belirlenip, uluslararası ortamda ilan edilmeli.
Devlet Opera ve Balesi "Ben yaptım oldu" gibisinden kendi kendimize festival yapmayı bırakmalı..
Murat Karahan çok iyi bilir, başta Verona, dünya festivalleri nasıl turist topluyor..
Dr. Erdoğan Karatay kardeşim Frankfurt'tan mesaj atmış..
"Aspendos yazını okuyunca aklıma geldi" diyor. "Mozart Festivali bittikten sonraki hafta içinde, bir yıl sonranın kitapçığı geliyor adresime, her yıl. Her yıl.. Hiç şaşmadı.
Gelen 'Geçici program' değil, tüm ayrıntıları ile bir yıl sonraki festivali yazan kitapçık.." Öyle olduğu için Salzburg, sadece Avusturya'dan değil, dünyadan gelen turistlerle dolup taşıyor..
Ne denizi, ne de güneşi olmayan Salzburg.
Biz yerli malı Aspendos'u temmuzun ortasında ve de eksik açıklarsak, hangi uluslararası turizm şirketi, tur bağlayabilir Antalya'ya..
Yerli turistleri bile cezbetmeyen bu programa kim gelir, zaten?.
Selçuk Efes'ten başlayarak, Alanya, hatta Mersin'e dek her turistik kent ve kasabamıza festivalleri birbirleri ile çakışmayacak şekilde düzenlemek ve yerel yönetimlerle parti ayrımı yapmadan iş birliğine girişmek Ankara'nın işi olmalı..
Bir Genel Müdür, ya da bir Belediye Başkanı'nın kişisel keyfine bırakılacak iş değil, devletin turizmi..
Devlet politikası dediğim bu..
Ötesi boş laf!.