Başkanların germek için ellerinden geleni yapmalarına rağmen, bu
akşam için içimde zerre heyecan yok..
Zerre umut da.. "Umut" dediğim, Galatasaray'ın kazanması değil.
Galatasaraylıyım ama bu Galatasaray'ı sevmiyorum zaten..
Bu gece futbolun zerresini seyredeceğimi de ummuyorum..
Gerçi Ersun Yanal'da son zamanlarda Fenerbahçe'ye futbol oynatma
yönünde gelişmeler var ama, hem de deplasmanda gene de beraberliğe
razı olur gibi geliyor.
Fatih Hocam ise, dünden razı zaten. Ne zamandır Galatasaray'da
futbolu öldürdü.
İçinden atamadığı "Türk nefreti" ile, tonla para verip aldırdığı,
takım değil kendileri için oynayan bir yığın ruhsuz, heyecansız
yabancı. "Hızlı" futbolun "H"sini bile denemeyen, topa yüzde 80
sahip olunan maçlarda bile o zamanının yarıdan fazlasını kendi
sahasında iki stoper ve Muslera arasında kurulan "Futbol katili
üçgenler"le geçiren bir takım.. O, 2 binli yılların muhteşem
İmparatore'sini ara ki bulasın!..
Muslera dedim de.. Tam Hocasına layık kaptan. Galatasaray Ali Sami
Yen'de hem de diyelim ligin en zayıf takımına karşı sahaya çıkıyor.
Daha birinci dakikada Muslera avut atışını 30 saniyeden önce
yapmıyor.. Çaldığı zaman Galatasaray'dan, ama umurunda değil.
Muslera Kaptan takıma değil, kendine oynadığını kanıtlıyor, oyunu
durduran, geciktiren her hareketi ile. Onun amacı "Top oyunda ne
kadar az kalırsa, benim gol yeme ihtimalim o kadar düşer.. O zaman
oyalan..
Galatasaray kendi sahasında puan kaybedermiş.
Etsin. Bana ne?".
Eee!. Muslera'ya daha birinci dakikada "Kart" çıkaracak yürek de
hakemlerde nasılsa yok.. Oyalan Muslera.. Uyut Muslera!.
Bugün Cüneyt Çakır çıkarır mı?. Oyunu geciktiren, yan yana koşarken
rakip topuğuna değse bile, ezber, yüzünü tutarak kendini yere atan
(Surata darbe kart ya), sırtında teması hisseder etmez (Hatta
etmese bile), balıklama yere uçup üç takla atan, sonra da elini
"Can çekişiyor" gibi yere vurmaya başlayan, görünüşü ile doktor
değil ambulans isteyen sahtekar, anında fırlayıp bir de frikik
attığı halde, sadece ama sadece bakan, kartını cebinde unutan, hele
hasbelkader birinciyi çıkardı ise, o kartın kırmızıya dönüşmemesi
için ikinciyi aklından silen, böylece birinci kartı "Uyarı"
olmaktan çıkarıp, "Artık istediğin her şeyi yapabilirsin merak
etme" diyen "Beraat Belgesi"ne dönüştüren hakemlerden değil, Cüneyt
Çakır.. FIFA ve UEFA'nın en güvendiği hakemlerden biri.. Ama
dışarda hakem Çakır!. İçerde öteki eyyamcılardan farkı pek
yok..
Futbolcular durmadan yere yatacaklar, durmadan oyunu durduracaklar.
Türkiye dünyanın en çok oyun durduran ülkesi. Anında oyun başlasa
neyse.. Sahtekarlıklar vakit çaldıkça ara uzuyor, oyun bir de
soğuyor, iki dakikada bir.. O zaman nasıl oyun kurulacak?. Bu kadar
duran oyunda "Oyun" nasıl kurulacak?.
Mümkün mü?.
O zaman ne seyredeceğim ben söyler misiniz?.
Haaa!.. Bir de o iğrenç "Yenemiyorsan yenilme" lafı var.. Fatih
Hocam ilke edindi son yıllarda..
Hocama ve onu destekleyenlere sormak isterim..
"Yenemiyorsan yenilme!." Tamam.. Tamam da, ne zaman karar
veriyorsun "Yenemeyeceğine" de, "Yenilme" futboluna
dönüyorsun?.
85'inci dakikada mı?. 60?.. İlk yarı sonu..
40?.. 15!..
Bence Fatih Hocam, bir gece evvel maçı kafasında oynarken karar
veriyor.
"Ben yenemem. O zaman, yenilmeyeyim.
Top garanti paslarla hep bende kalırsa, gol yemem, yenilmem!." Yani
Fatih Hocam yenmeyi, yenmeye dönük futbol oynatmayı kafasından
sildi.
"Yenemiyorum, o zaman yenilmeyeyim" futbolu oynatıyor hep.. Bu
yüzden bu Galatasaray'ı sevmez oldum zaten.
Hayatımda tabelacı olmadım. Bu futbolla şampiyon olmak, bana zerre
tat vermez. Futbol "Seyir Oyunu!." Seyredecek her şeyi öldüren
Galatasaray'da ne seyredeyim ben?.
Forması bile "Renk aşkı, Forma aşkı" duygularını "Nefret"e
çevirecek kadar zevksiz ve ruhsuz..
Futbolu, anlattım. Futbol değil!.
Ruhsuz.. Futbolsuz.. Lidersiz.. Coşkusuz bir Yabancılar
Lejyonu!.
Fatih Hocam!. Sevgili Hocam!. Sevgili dostum!.
Bu akşam beni yanılt ne olur?. Yanılt ki, mutlu olayım!.
Tabeladan değil, izlediğim "Futbol" la mutlu olurum ben!. "Futbol
oynat Galatasaray'a" da yanılt beni.. Tekzip et beni..
Lütfen!.