Ahmet Hakan, sunduğu ana bültende, çok çarpıcı bir haber
vermişti.. "Okul servislerinin yüzde 99'ukusurlu.."
Her gün iki defa çocuklarımızı, en kıymetli varlıklarımızı,
ülkemizin geleceği çocuklarımız, ne idüğü belirsiz arabalara teslim
ediyorduk yani..
Haberi alkışladım.
Aradan bir hafta geçti. Ahmet kardeşim bu defa "Tatil bitti,
okullar açıldı" haberi ile girdi bültene..
Bekledim ki, kendi özel haberini izlesin..
O haberden sonra, okullar, aile birlikleri, anneler babalar bir şey
yapmış mı, göstersin. Çok kolay, çok basit, çok maliyetsiz bir
haberdi..
Yapmadı. Fırsatı kaçırdı. O zaman "Fikri takip nerde"
diye bir minik sitem ettim..
O siteme günler günler sonra, bu pazartesi satır arasında yanıt
verdi, Ahmet..
"Her şeye rağmen ölmeyen gazetecilik" başlığı altında..
Aynen kendi ifadesi ile şöyle başlıyor yazısı..
"HAYMANA'da bir lise yurdunda erkek öğrencilere cinsel tacizde
bulunduğu iddia edilen okul müdürü.." Ahmet diyor ki..
"Hürriyet konuyu ısrarla, titizlikle, inatla takip etti, en ince
detaylarıyla haberleştirdi.
Ve sonunda o müdür, yeniden tutuklandı.
Öyle oturup ağız büzerek (Bu ben oluyorum) 'Gazetecilik öldü, artık
habercilik yapılamıyor, fikri takip falan kalmadı, kimsenin
gazetecileri taktığı yok' falan diye ağlaşanlar!
İşte bakın:
İyi gazetecilikle nasıl da sonuç alınabiliyor!"
Şimdi Sevgili Ahmet!.
Bir "Masumiyet karinesi" diye bir esas var, Ceza Hukuku'nda..
"Hakkında kesinleşmiş karar çıkana dek herkes masumdur."
O zaman, hukuken masum olan bir şüphelinin tutuklu yargılanmaması
esastır. Yasa, tutuklama için özel koşullar belirlemiştir. Ve de bu
koşullar arasında "Gazete baskısı" yoktur.