40'lı yıllar.. Kış akşamları ne güzel olurdu.. Gürül gürül yanan
odun sobasının başında ailecek toplanırdık.
Radyoda Zehra Bilir türküler okurdu.
Annem meyveleri soyar, dilimlerdi..
Babamın doyulmaz sohbeti başlardı. Tarih anlatırdı. Edebiyat
anlatırdı. İlginç şeyler anlatırdı.
Fıkralar anlatırdı.
Onlardan birine ne gülmüştük.
Dünyanın güldüğü bir fıkraydı.
Bütün Dünya diye bir aylık dergi vardı, çeviri yazılarla dolu. Orda
okumuş babam.
İkinci Dünya Savaşı yıllarından kalan fıkra, hâlâ yaşıyor.. Hâlâ
anlatılır, dört bir yanda.. Siz de mutluk aynisi olmasa da bir
versiyonunu duymuşsunuzdur Frankfurt'tan Berlin'e giden bir trenin
kompartımanında bir Nazi subayı, bir yaşlı kadın, bir genç kız, bir
de delikanlı var.
Tren bir tünele girer. Karanlıkta önce bir " Mucukkkk" sesi
duyulur, ardından "Şıraakkkk" diye bir tokat sesi.
Tren tünelden çıkar.
Nazi subayı düşünür..
"Hergele delikanlı kızı öptü, tokadı ben yedim." Yaşlı kadın
düşünür..
"Zamane gençleri.. Karanlıktan istifade kızı öptü. Kıza da helal
olsun. Tokadı bastı.." Genç kız düşünür..
"Bu delikanlı gerzek.
Yanında ben otururken, gitti yaşlı kadını öptü. Oh oldu.
Tokadı da yedi gerzek.." Delikanlı düşünür..
"Önce kendi elimi öptüm. Sonra şu Gestapo faşosuna tokadı
çaktım..Oh!.
Canıma değsin.."
"Ortada delil yok, kanıt yok ve de yargı kararı yoksa, hiç ama hiç kimseyi suçlama hakkınız yoktur. Olamaz.
Olmamalı" diyorum haftalardan beri. "Karanlıkta göz kırpmayalım" diyorum, fıkradaki gibi..
Popülizm yapmıyorum. Sosyal medyaya şirin görünmek, tiraj, reyting gibi emellerim yok. Sadece ve sadece "Hukuk" konuşuyorum.
İnsan haklarının en kutsalını "Yarın size de
Masumiyet karinesi "İnsan Hakları"nın en tepesinde gelir.
"Yargısız infaz" insan haklarına (Hadi o çok sevdiğiniz sözcükle ifade edeyim..) "İnsan Haklarına Tecavüz"ün en tepesindedir.
Masumiyet karinesi ve "Yargısız infaz edilmeme hakkı, yarın size de lazım olur, Ayşe ve Cengiz Kardeşlerim.
Yarın size de lazım olur..
Bir, tek bir kişinin iddiası ile, tanınmış, hem de iyi tanınmış bir "İnsan"ı yargısız infaz etmek, işinden ve toplumdan kovulmasını istemek, ona hayat boyu, yarın dava açılsa, beraat etse bile izi kalacak bir leke sürmek hakkını size kim veriyor, onu bir düşünün, sevgili kardeşlerim.
Ben başından sonuna kadar "Hak ve hukuk" konuşuyorum.
Sizin yazılarınızın hangi satırında "Hukuk" var?. Hangi satırında "Hak/ İnsan Hakları" var?.
Bir tek bir kişinin sözü ile adam asarsak..
Yarın Cengiz'in odasından bir kız genç kız, hem de 17 yaşında, yani hukuken kız çocuğu fırladı.
"Cengiz beni taciz etti" diye çığlık atarak..
Ne yapacağız..
Ayşe tatilde.. İstanbul dışına gitti mi, dönüşte ilk bana uğrar. Gene uğradı. Sarmaş dolaş olduk. Hayır canım.. Ayşe odadan "Hıncal bana saldırdı, öptü" diye fırlamadı.
Tersine.. Ben bu yazısına çok kızdım.
Tertip düzenledim. Bankadan yüklü para çektirdim, o sabah.
Yasemin bankanın bandı ile getirip desteyi masama koydu. Ben ertesi gün açıkladım.
"Yasemin'in getirdiği para masamda duruyordu. Ayşe çıktı, baktım param yok.." Ne yapacağız?.
Gitti mi, bitti mi, Cengiz ile Ayşe?. "Onları yargısız, delilsiz, kanıtsız, bir iddia ile linç mi edelim" diyorum ben.
Masumiyet karinesi ve "Yargısız infaz olmaz" adlı, kapı gibi iki "Evrensel İnsan Hakkı" maddesini hiçe mi sayalım?.
Cevap verin dostlarım, cevap verin.. Verdiğim örneklere cevap verin önce..
Ama "Hukuk" konuşun..
Duygusal popülizm yapmayın..
Hukuk konuşun..
Yarın hepimize lazım olacak hukuk konuşun ki, anlaşmamız mümkün olsun!.