Sevgili Hıncal,
"Bizans İmparatorluğu Tarihi" kitabımın bu son baskısında , "Önsöz"
bölümüne şöyle başlamıştım: "Tarih her yazılışta yeni baştan
yaşar."
Buna şimdi daha çok inanıyorum. Bu yazıya başladığım sırada
yaptığım yeni araştırmalarda öyle sonuçlara vardım ki, ne yazık ki,
ağustos başında çıkan kitabımın yeni baskısında yer alamadı. Ama
sana yazacağım bölümlerde ilk defa yayınlanacak ve ben ancak belki
bir yıl sonraki yeni baskıya ekleyebileceğim.
Başa dönersek, yazıp sana göndereceğim bölümlerle tarih yeniden
canlanacak ve yaşamaya başlayacak" diyordu, Radi
Dikici Usta bu hafta gönderdiği yazısı için..
Bu haftaki konu özellikle bizler için fevkalade ilginç.. Başlıktan
tahmin etmişsinizdir zaten.. Buyrun, efendim..
2005 yılında "Cumhuriyet'in Divası-Müzeyyen Senar" kitabını
bitirmiş,"Bizans İmparatorluğu Tarihi" kitabını yazmaya
başlamıştım. O dönem, İstanbul Sanayı Odası eski meclis üyeleri
olarak oluşturduğumuz küçük grup, her ay bir kez öğle yemeğinde
toplanıp ülkenin çeşitli sorunlarını tartışıyorduk.
Jak Kamhi, Mehmet Şuhubi, Cavit Çitak, Şaban Çavuşoğlu, Alber
Bilen, Orhan Demirtaş ve ben, bu grubun içindeydik. O sohbetler
sırasında onlara Bizans tarihinden ilginç olayları
anlatıyordum.