"Bir daha çal Sam" değil.. Bu defa, dünyanın öbür ucundan dostumuz Safter Yılmaz yazdı, Kazablanka'yı.. Enfes de yazdı..
Buyrun, tatil günü keyifle okuyun..
Kazablanka yazınla beni çocukluğuma götürdün..
Filmi 1944'te 13 yaşında iken Beyoğlunda şimdi bir pasaj olan Lale sinemasında ilk defa seyrettim..
İkinci Dünya savaşının en kızgın yılları olmasına rağmen Hollywood filmleri bir yıl aradan sonra Avrupa, Alman işgali altında olduğundan, Afrika ve Ortadoğu üzerinden Türkiye ye geliyor ve Beyoğlu sinemalarında seyrediliyordu..
O yıllarda zaten sinemadan başka bir eğlence de yoktu.. İstanbul da karartma vardı.. Bulgar sınırındaki Almanların ne yapacağı bilinmiyordu. Bize mi yürüyecek, yoksa kuzeye Romanya'ya mı döneceklerdi?.
O ortamda sinemalara her hafta yeni filimler geliyordu..
Ben, Mekteb-i Sultani'den, Cihangirdeki eve dönerken bu sinemaların önünden geçiyor, renkli afişlere bakarak evdekilerin hangi filme gitmemiz konusunda beyinlerini yıkamaya çalışıyordum..
Babam bütün sinemacıları tanıyordu..
Bunlar arasında Abdi İpekçinin amcası İhsan İpekçi de vardı.. Her hafta ailece en az bir kere Warner Bros. ve Paramount stüdyolarının filmlerini oynatan Lale veya Ar ile MGM, Columbia ve Fox'un filmlerini oynatan Melek (şimdiki Emek), İpek veya Atlas sinemalarına gidiyorduk..
Kazablanka o yıllarda gördüğüm sayısız filmden biriydi. Benim o yıllardaki kahramanım Errol Flynn, sevdiğim de kovboy filmleri idi.. Bu bakımdan Kazablanka'nın kıymetini, yıllar sonra ve ancak defalarca görünce anladım, Senin yazın üzerine de bu notu yazmak kısmet oldu.. *** Hollywood'da 1948 de Amerikan Anayasa mahkemesinin tröst kararı ile sona eren stüdyo sistemi vardı o yıllar.
"Hollywood'un 7 Güzeli" denen stüdyoların her biri yılda 50 film çevirirdi.
Bunların 10'u "A filmi" denen üzerinde itina ile çalışılan ve o yılların ünlü isimlerinin yer aldığı yapıtlar olurdu. Geri kalan 40 ise ikinci sınıf olarak kabul edilir ve ucuza çıkartılıp yeni isimlere ve kadroda bekleyen eskilere rol verilerek yapılırdı... B filmi..
Kazablanka'nın hakkı, ikinci sınıf bir film olarak Warner stüdyosundaydı.
İsmi de "Everybody Goes to Rick's /Herkes Rick's'e gidiyor" idi.. Bir tiyatro oyunu iken satın alınmış ve bir kenara atılmıştı..
Nihayet filme çekme kararı verilince stüdyonun kontratlı kadrosunda bulunan Ronald Reagan (Sonra ABD Başkanı olan kovboy), Ann Sheridan ve Dennis Morgan'a senaryo verilerek çalışmaları istendi..O yıllarda stüdyolar tam bir fabrika sistemi ile çalışıyor, oyuncular, yönetmenler, yazarlar haftalık olarak 150 dolardan başlayan ücretler alarak verilen görev neyse onu yapıyorlardı..
Film başı ücret yoktu.
Bir gün stüdyonun başındaki Jack Warner kontratlı yönetmen Michael Curtiz'den bu senaryo ile ilgilenmesini istedi..
Errol Flynn'in filmleri ile ün yapan aslen Macar Curtiz, senaryoyu baştan yazdırdı. Oyuncuların da stüdyonun kadrosundaki birinci sınıf isimlerden olmasını istedi..
Ronald Reagan'ın yerine Humphrey Bogart'ı seçti..O yıllara kadar sadece gangster filmlerinde oynayan ve orda da George Raft'ın altında ikinci isim olarak kalan Bogart 1941 deki "Malta Şahini/ Maltese Falcon" filmindeki dedektif rolüyle birden göze girmişti..
Aslında Curtiz'in ilk istediği George Raft'tı. O teklifi geri çevirince, Humprey Bogart'a gittiler.
Bogart haftada 3500 dolar ücret alıyordu. Kadın oyuncu olarak, Ann Sheridan'in yerine İsveçli İngrid Bergman'ı istedi..
Curtiz filmin adını da değiştirdi..1943 de Amerikan ordusu Fransız sömürgesi Kuzey Afrika'ya çıkmış ve Kazablanka'da da Başkan Roosevelt ile İngiliz Başbakanı Churchill bir araya gelerek İkinci Dünya Savaşını sonlandırmak için önemli kararlar almışlardı.. Aniden dünyaya yayılan Kazablanka'nın ismi cazip olacaktı.
1943 yılı başında Amerika'da gösterime giren "Kazablanka" kısa sürede o zamana göre büyük gişe yaptı. Üç de Oscar ödülü kazandı.. Humphrey Bogart en iyi oyuncu ödülüne aday oldu ama alamadı. En iyi filim, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ödüllerini alan Kazablanka Warner stüdyosunun o yılı 8 milyon karla kapatmasını sağladı.. Filmin şarkısı "As times goes by" da efsane olup, klasikler arasına girdi. Kazablanka Suit"i dünyanın en ünlü senfoni ve flarmonileri çalmaya başladılar.
Humphrey Bogart, filmdeki başarısından sonra bir daha ikinci sınıf gangster rollerine çıkmadı, hep A filmlerde oynadı.
1957'de öldüğünde adı bir efsane olarak sinema tarihine kazınmıştı bile..
Tıpkı İngrid Bergman gibi.. *** Sevgili Hıncal, "Halit Ayar'ı kim öldürdü" yazını şimdi okudum..
Son Mohikan olarak Adaleti arıyorsun..
Aklıma hemen 1994'den beri California Eyaletinde yürürlükte olan "Three Strikes Law" geldi..
Sen de defalarca köşende yazdın. İki suçtan sabıkalı kişi üçüncü bir suç işlerse 25 yıldan ömür boyuna kadar hapse mahkum ediliyor.
Bu konuyu tekrar yazman gerek..
Selam ve sevgiler..