1975 yapımı bir film vardı, benim yaşımdakiler çok iyi
hatırlar.. Çok konuşulmuş, çok yazılmış, çok da izlenmiş..
Akbaba'nın Üç Günü.. Three Days of the Condor.. Robert Redford ve
Fay Dunaway baş rollerindeydi..
Robert Redford filmde bir CIA görevlisiydi. İşi okumak, en başta da
kitap okumaktı.
Soğuk Savaş yılları.. Amerika dünyanın bir yarısının lideri.. Öbür
yarısıyla savaşıyor. Savaşı kazanmanın baş şartlarından biri
düşmanı tanımak.. Onunla ilgili her ip ucunu bulmak ve
değerlendirmek..
İşte CIA'in o dairesi bu amaçla kurulmuş. Öbür taraftaki kitapları
satır satır okumak ve değerlendirmek.. Düşmanı tanımanın en iyi
yollarından biri bu çünkü.. Onun kitaplarını okumak, ne diyor
anlamak.. En basit bir çocuk kitabında bile çok önemli şeyler
bulunabilir..
Babam, bir Atatürk Cumhuriyetçisiydi. Sağcıydı.. Emekli olduktan
sonra, kafasına da çok uyduğu için çok sevdiği Mareşal Çakmak'ın
CKMP'sine girdi. Genel sekreter oldu. Sonra Alparslan Türkeş'in
(Aslan Amca derdik biz çocuklar, babamın en yakın arkadaşına)
partiye girişini, başkanlığa seçilmesini sağladı. Ardından partiyi
MHP yaptılar. O partinin ilkelerini anlatan "9 Işık"ı babam yazdı.
Eski harflerle yazar, sonra bana okur, ben daktiloya çekerdim.
Şimdi o "9 Işık" yazarı, milliyetçi Fuat Uluç'ın evdeki hepimize
açık kitaplığının göbeğinde "Kapital" vardı.. Komünizm'in manifesto
kitabı Das Kapital.. Yazarı Karl Marx!..
Durun!. Hemen yanındaki kitap da "Kavgam"dı.. Mein Kampf.. Yazarı
Adolf Hitler!.
Faşizmin ve komünizmin iki kaynak kitabı, ikisinden de nefret eden
babamın kitaplığında yan yana..
Babama sormuştum, "Bunları niye aldın, okuyorsun" diye..
"Düşmanlarını iyi tanıyacaksın.. Cumhuriyetimizin en büyük iki
düşmanı, faşizm ve komünizmdir. Ne olduklarını bilmezsen nasıl
savaşırsın" demişti.
Babamın kitaplığında, dünya klasiklerinin tamamı vardı. Edebiyat
şaheserleri, Türk Edebiyatının hemen bütün divanları vardı, ama
böyle siyasi yayınlar da vardı. Sağcı, solcu demeden önemli her
kitabı alır, okur, kitaplığına da koyardı.
Zaman zaman yasaklanırdı bazıları.. Ne atar, ne yakar, ne de
saklardı.
Öyle ki "Fuat Amcanın evi basılmaz" diyen iki solcu arkadaşım,
nurlar içinde yatsınlar, babamın bizden ayırmadığı Oktay Kurtböke
ve Kurthan Fişek, Sıkı Yönetim dönemlerinde durmadan evler
basılırken, kitaplarını getirir, babama bırakırlardı. Sağcı babam,
onların solcu kitaplarını emanete alırdı yani..