"İstanbul sevgisi farklı bir şey. O güzelliğin içindeki en küçük yanlışlığın hepimizi rahatsız etmesi son derece doğal. Biz gördüklerimizi yazmaya devam edeceğiz.
Umarım, üç haftadır yazdıklarımız bu kez etkili olur ve Milion Taşı gerçek değerine kavuşur" diyor Üstat Radi Dikici, bu konuyu bitiren yazısını sunarken..
Dilerim öyle olur, Üstat ama, inanın pek umudum yok.. Sen seneye bu konuyu gene yazarsın. Biz ülkemizin kültürel mirasının nasıl milyonlar, trilyonlar ettiğinin farkına henüz varamadık, çünkü..
İmparator Konstantin'in annesi İmparatoriçe Helena 326 yılında Kudüs'ü ziyaret ettiğinde Patrik Macarius ona bir taştan bahseder.
"Majesteleri, halkımızın inancına göre, İsa efendimizin dibine oturarak dinlendiği ve elinin değdiği ifade edilen bir taş var. Kudüs'ün biraz uzağında, yol oldukça arızalı."
"Bunu mutlaka görmeliyim, benim için çok önemli. Ertesi sabah erkenden yola çıkmalıyız. Seni bekliyorum."
Ertesi sabah biraz zahmetli bir yolculuktan sonra taşa vardıklarında, onun yere devrilmiş halde buldular. Helena arabadan indikten sonra taşa yaklaştı, bir süre baktıktan sonra, Macarius'un yardımıyla o da yere oturarak taşa dayandı ve gözlerini kapadı. Macarius onu seyrediyordu. Yüzünde mutluluk vardı, sonra gözlerini açıp elini Macarius'a uzatarak ayağa kalktı.
"Dönelim," dedi.
Konstantinople'a dönünce ilk işi bu taştan oğluna bahsetmek oldu. Onun Konstantinople'a getirilmesi için ısrarlı oldu. İmparator 328 yılında taşı getirdi ve muhteşem bir platform hazırlatarak üzerine koydu.
İmparator bir emirname yayınlayarak bu taşın adının Milion olduğunu ve bulunduğu noktanın tüm Roma İmparatorluğu için (0) noktası olduğunu ilan etti. İmparatorlukta artık tüm mesafeler Milion Taşı esas alınarak ölçülmeye başlandı. Hemen taşın arkasındaki binada, yolculuk yapacaklara gideceği yolun kaç km (o zaman kullanılan ölçü birimi farklıydı) olduğu, nasıl bir yolu kullanması gerektiği, geçitler ve konaklama yerlerinin işaret edildiği haritalar satılıyordu.
Milion Taşı'nın bir özelliği daha vardı.