Telefonuma Dr. Ahmet Kurtaran'ın mesajı düştü.. "Mete Ağabeyi
kaybettik.."
Nasıl anında yandı içim..
Mete!.. Mete Akyol.. En sevdiğim insanlardan biri.. Meslektaşı
olmaktan, onunla ayni gazetede çalışmaktan gurur duyduğum adam..
Özel hayatımdaki dostluğum, meslektaşlıktan da öte..
Ankara yıllarında o kadar beraberdik ki!.
O yılların içinde kısa bir dönem Öncü'de beraberliğimiz vardı..
Bana sorarsanız, Türk gazeteciliğinde dönüm noktası olan gazeteydi
Öncü.. Hem gazetecilik, hem idari yönden..
1960'ta kurulan gazete ile yaptığımız sözleşmenin maddeleri aynen
212 sayılı yasaya geçmiş, meslek büyük bir önem, büyük bir
saygınlık, gazeteciler de, hem maddi, hem mesleksel özgürlüklerine
kavuşmuşlardı. Bırakın kovulmayı, istifa etsen bile tazminata hak
kazanıyordun. Maaşlı yazar olsan da, her yazına ayrı telif
ödeniyordu. Albay babam 800 lira maaş alırken, benimki Öncü Spor
Müdürü olarak 1000 (Bin) liraydı.
Bu ülkede haberler "Miştir.. Mıştır" diye yazılırdı Öncü öncesi..
"Di'li geçmiş"li haber dili gazete sütunlarına Öncü ile geçti. Özel
ve çarpıcı başlıklar atmak da "Öncü" ile başladı mesela.. Sayfa
yapma, sayfa çizme düzenini de, ezberden çıkarıp,
çağdaşlaştırmıştık..
Mete, o Öncü'nün en acar, en canavar muhabiriydi.. Örsan da (Öymen)
bizdeydi. Bir biri manşet olurdu, bir öbürü.. Geçin öteki
gazeteleri, birbirlerini atlatmak için yarışırlardı.. (İkisi de
kalpten gittiler, bakar mısınız?.)