Hep şikayet ederim ya, "Bu ülkede harika şeyler oluyor, ama
kimsenin haberi yok. Çünkü yazılmıyor, söylenmiyor" diye..
Çünkü hele bizde "İyi haber, asla haber değildir." İlle şiddet,
ille dehşet.. İşte "Dedim/ dedi" türünde, öfke, kin ve nefret
söylemleri..
Uzağa gitmeye gerek yok.
Kendi gazetem. Dün sabah kahve masama yaydım. Birinci sayfaya
bakıyorum..
Haber 1.
Atatürk Hava Limanı'nda, en başta Milli Teknoloji, uluslararası
tanıtımları, sunumları ve hava gösterileri ile dünya çapında
organizasyon, 122 ülke.. 50 bin katılımcı ile açıldı.
Haber 2.
Denizli'nin Merkezefendi ilçesinde, 2012 yılında zamanın başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılan Selçuk Bey Parkı varmış. CHP
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sadece adı değiştirilen ve Kazım Arslan
yapılan parkı yeniden törenle açmış..
Şimdi bunların hangisi "Güzel" diye sormuyorum.
Sorum..
Burası Paris'in Dünya Sanat Merkezi, Louvre Müzesi'nde yeni açılan
sergiden bir köşe.. Gördükleriniz ne mi?. Onu yazıda
okuyacaksınız.. Gururla okuyacaksınız!.
Hangisi önemli bu ikisinin?.
Hangisi okuru coşturacak, mutlandıracak, umutlandıracak,
gururlandıracaktır?.
Hangisi "İstikbal göklerdedir" diyen Mustafa Kemal'in izindeki
Türkiye'nin bugün geldiği yeri görmek, yaşamak isteyen insanları
Atatürk Hava Limanı'na koşturacaktır, söyler misiniz?.
Bu haberlerin hangisi büyük verilir, hangisi esas haber
seçilir?.
Tartışmam bile..
"Yeniden açılan park" türü haberleri, her devirde onlarca kez
okumadık mı?. Sıradan bir haber değil mi bu artık?. Bir kenarda
yazarsın, iki satır da dalganı geçersin biter..
Ötekine ilk sayfa yetmez.. Orta iki sayfayı da ayırır, kocaman
resimler, röportajlarla anlatır da anlatır, hatta bir o kadarını da
ertesi güne bırakırsın ki, okur heyecanla o gazeteyi de
beklesin.
Peki biz ne yapmışız?.
Göbekte koskocaman başlıklar ve resimlerle birinci sayfanın yarısı
Kılıçdaroğlu haberi..
Dünya Havacılık ve Teknoloji Fuarı üst sol köşede, ne olduğu
anlaşılmayan, zaten resimaltı yazma adetimiz de olmadığı için,
çorba gibi birbiri içine geçmiş resimler. Üç sütun minnacık başlık.
Okunmaz dişi yazılarla minnacık haber..
Dönerseniz içerde bir sayfa ilginç şeyler var, ama dönerseniz!. O
Birinci Sayfa dönme arzusu vermiyor ki..
Bu verdiğimiz haber..
Bir de vermediğimiz var..
Kimsenin de vermediği hatta..
Türk Kültür Sanatı adına, dünya çapında bir başarı..
Köşemdeki resmi anlatarak onu da nakledeyim size.. Türk medyasının
haber yapmaya layık görmediği haberi nakledeyim..
Paris Louvre Müzesi'ni dünyada bilmeyen var mı?.
Kültürün, sanatın dünya merkezidir orası..
İşte o Louvre'da, İnsanoğlu'nun Ay'a ayak basmasının 50. yılı
dolayısıyla özel bir sergi açıldı.
4 ay sürecek serginin teması "Ay Işığında Aşk!." Ay, dünyanın tüm
insanlarında, tüm dillerinde "Romantizm" simgesidir.
Sevgililer Ay ışığında buluşurlar. Şairler, mehtabı yazar,
şarkıları mehtabı söylerler..
Louvre, "Resim sanatı"nda mehtabı anlatan eserler arasından, dünya
uzmanlarına seçtirip açmış bu özel sergiyi.
17, 18,19, 20 ve 21. Yüzyıl klasik ressamlarının tabloları yanında,
Modern Resim Sanatı'ndan da, beş resim seçilmiş..
Chagall.. Miro.. Rimini.. Dali ve..
Ve..
Dikkat buyurun..
Semiha Berksoy!.
Büyük Semiha.. İlk Türk Opera sanatçısı.. Avrupa Opera sahnelerine
çıkan ilk Türk değil sadece.. Komple sanatçı Semiha.. Yazar, çizer,
boyar, dokur.. Heykel yapar.. Yerleştirme yapar.
Aklınıza ne gelirse yapar..
Onunla tanışma, dost olma şerefine ve gururuna eriştiğimi her
fırsatta söyler yazarım, okurlarım bilir..
İşte o Semiha'nın tablosu, Louvre'un özel "Ay Işığında Aşk"
sergisinde, Modern resim sanatını temsilen, Chagall, Miro, Rimini,
Dali ile yan yana konmuş..
Köşemdeki resim Semiha'nın, Büyük Semiha'nın bulunduğu köşeyi
gösteriyor.
Soldaki mavi tablo, Fransız Chagall, ortadaki İtalyan Rimini..
Sağdaki yeşil de Türk.. Semiha Berksoy!.
Dilerim sevgili editörüm bu resmi pul gibi kullanmaz da, birazcık
seçebilirsiniz!.
Böylesine üst düzey bir teknoloji festivali düzenleyen, sanatını,
dünya yıldızları arasında sergileyen bir ulusun ferdi olmaktan
gurur duyduğum için yazdım bu satırları..
Kötü haberlerden kahrolduğunuzu biliyorum, sizler de bir nebze
mutlu, umutlu olun istedim!.