Geceleri keyifle yatıyor, sabahları, otomatik ayarlı radyomdan
gelen TRT Nağme'nin enfes şarkılarıyla uyanıyor ve güne neşeyle
başlıyorum.. İki dilim kızarmış ekmek, peynir, zeytin ve
zeytinyağı/ zahterden oluşan minik kahvaltımı da keyifle yapıyorum.
Sıra geliyor kahveme.. Masama, kapıya bırakılan gazetemi (Kendi
yazdığı gazeteyi para ile satın alan başka yazar var mı, çok merak
ediyorum) yayıp okumaya başlıyorum, kahvemi yudumlarken ve yudum
yudum keyfim kaçıyor.. Asabım bozuluyor.. Neden?.
Okuduklarımdan tabii..
Birinci sayfa boydan boya, sövmelerle dolu.. Ve de 3'üncü sayfa
geniş verilmiş (ama kötü yazılmış) cinayet haberleriyle.. Köşe
yazılarımız da çoğu zaman öyle.. Ne harika yazılar yazdıklarını iyi
bildiğim (Hâlâ ara sıra yazıyorlar öylelerini de) müthiş kalemler
de ya sövmeler yazıyorlar..
Ya da durduk yerde komplo teorileri..
Basit bir bilimkurgu filminden, bir diziden neler
çıkarıyorlar..
Başka zaman sövseler, başka zaman bu komplo teorilerini yazsalar,
mesele yok..
Ama pandemi iki yıldır anasını ağlatmış koca milletin.. Sinirler
bozulmuş..
Cepler boşalmış.. Borçlar artmış..
Herkesin kafası zaten bozuk. En ufak dürtüde...