"Görevimiz Tehlike/ Yansımalar" müthiş bir film. Hem de bu defa
tartışmasız.. Bir yanda eleştirmenler filmi övmek için yarışır, en
yüksek notlarını verir ve "Son yılların en harika filmi" derken,
öte yandan seyirci de gişe rekorları kırdırıyor.
"Görevimiz Tehlike / Mission İmpossible" gurubu, ya da "Gücü"
yapılması gerçekten imkansız işler için CIA içinde oluşturulan ve
doğrudan başkana bağlı bir kurum. Her türlü yetkileri var. Her şey
yapabilirler. Çünkü bu gurup, bu insanlar resmi olarak "Yok!."
Görev sırasında yakalanır, ölürlerse, kimse onları tanımıyor.
Konu böyle ama, seyrederken görüyorsunuz, asıl Mission İmpossible,
bu filmi çekmek..
"İmkansız Görevler filminin inandırıcı olması için, seyirci
izlediği sahnelerin de gerçek olduğuna inanmalı" diyor, her
filminde en akıl almaz sahneleri dublörsüz çeken Tom Cruise..
"Yansımalar"da çıtayı çok yukarılara çıkardılar.
Yeni Zelanda'daki helikopter takibi.. Abu Dhabi'nin üzerindeki
Serbest Düşüş sekansı..
Paris'te Zafer Takı'nın etrafında bir motosikletle kasksız ters
yönde gitmek. Norveç fiyortlarında uçurum kenarında dövüş..
..Ve bu sahnelerde Tom Cruise'un dublörsüz oynadığını bilmek..
Filmi izlerken büyüleniyorsunuz adeta..
Ama ben bir şey daha izlerken büyülendim. Bir kanalda tesadüfen bir
belgesel izledim..
Film ekibi "Yansımalar"ın perde arkasını anlatıyorlar.. O akıl
durduran sahneler nasıl çekilmiş, onları izliyorsunuz. Allah'tan
kaydetmişim.
İki defa izledim..
Bu Bein mi, DigiTurk mü, ne karın ağrısı ise, onun Halkla
İlişkileri sıfır.. Yahu elinde böyle güncel, böyle meraklı, böyle
konuşturacak bir belgesel var, duyursana.. Tam sayfa ilan ver
yahu.. Ortalık bir filmden geçilmezken, o filmin perde arkası
belgeseli ne demek?.
Başta Tom'un kendisi.. Sonra yönetmen ve de bütün baş oyuncular
anlatıyorlar, sahneleri ve anki duygularını.. Birkaçını
nakledeceğim bugün.. Tatil günü.. Keyifle okuyun..
- Tom, motoruyla son hızla, tonlarca ağırlıkta çarpışan araba arasında ilerleyecekti..
Arabaların hepsinin doğru tempoda gitmesi gerekiyordu.
Sadece biri hızını planlanandan bir kilometre bile arttırsa bu kaskı olmayan Tom'un hayatını riske atardı.
Tom anlatıyor..
- Bilirsiniz, Paris'teki takip çok neşelendiriciydi. Çok iyi hazırlanmıştık.
Tüm motosikletleri ve arabaları test eden takımla birlikte çalıştım. Bir hata yapmak istemiyordum.
Çünkü 16. yüzyıldan kalma bir binaya çarpabilirdim..
(Kafaya bakar mısınız?. "Ölürdüm" demiyor. Tarihi binaya zarar verirmiş..) *** - Norveç fiyortları ölüme meydan okuyan sahnelere ev sahipliği yapıyor..
Niye Norveç?.
Tom anlatıyor..
- Norveç'teki Pulpit Kayası biraz endişe verici yerden yüksekliği 550 metre. Ve biz de kenardan sarkıp tüm o tehlikeli, sahneleri çekiyoruz.
Seyirciyi daha önce hiç gitmediği farklı yerlere götürmek için seçiyoruz o mekanları.
Ortamı benimsemelisiniz. Bunun performansı faydası oluyor. ve bu da sizi gerçekten harika bir sahneye götürüyor.
Henry Cavill anlatıyor..
- Yeni Zelanda. Pek çok kritik tehlikeli helikopter takip sahnesi için..
Çok önemli bir yer. Ve bunca zahmet ve masrafla çektiğimiz filmin ana sahnelerinden biri bile değil.. Helikopterin aşağısında asılıydı ve yukarı tırmanıyordu.
350 metre falan yüksekteydi.
Ne olduğundan tam olarak emin olduğumuzu sanmıyorum. Ve sonra senaryodaki gibi helikopterden çuva- lın üzerine düştü. Ama bunun gerçekten yaşandığını görmek nefes kesiciydi. Sahneyi diğer helikopterde izlediğimi ve "İşte Tom Cruise böyle öldü" diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Yönetmen anlatıyor..
- "Mission: Impossible" sahnelerinin yaratılışı genellikle Tom ile aramızdaki bir konuşmayla başlar. Hep çekmenin hayalini kurduğumuz bir sekans, daha önce hiç yapılmamış bir şey olacaktır bu. Serbest Düşüş sekansı hakkında defalarca konuştuk.
Helikopter sekansı hakkında defalarca konuştuk. Ama nefes kesen bu sahnelerin ikisini birden ayni filmde çekeceğimizi hayal edemezdim.
Tom anlatıyor.
- Helikopterin nasıl kullanılacağını öğrenmek zorundaydım.
Evet, bu neredeyse iki yılımı aldı.
Cavill anlatıyor..
- Beni etkilemek zordur. Evet. Ve Tom helikopteri uçururken etkilenmiştim.
Bu çok sahici bir sahneydi.
Bir makineyi uçuruyordu... Ve ufacık bir yanlışlık bile yaptığında, ya ölecekti ya da ikimiz birden ölecektik. Yüksek dağların etrafında dönüp alçalıp yükselirken çok hızlıydı. Pervane kolaylıkla kopar ve uçup gidebilirdi ve siz yere çarpan katı bir çelik parçası olurdunuz.
Hayatını kaderin ellerine bırakıyorsun... İyi geçerse endişelenecek bir şey yok. Ama güzel filmler yapmanın bedeli de bu. *** Tom serbest düşüş sahnesini anlatıyor..
- Düşerken bazen saatte 200 kilometreyi aşıyorduk. Uçaktan çıkmak için üç dakika var. Tüm sahneyi Henry ile çek.
Ve sonra atla ve 90 santim uzakta kal.
101 santim olmaz. Yarım metre de olmaz. Kameranın odaklanması için tam olarak 90 santim uzakta olmalıyım. *** Henry Cavill anlatıyor..
-Bu tehlikeli sahneleri çekerken Tom için endişelendim mi?
Evet ve hayır.
Tom uçaktan atlarken ya da bir araba veya helikopter kullanırken kontrol tamamen onda. Ve ben onun ne kadar profesyonel olduğunu nasıl hazırlandığını biliyorum.
Yönetmen anlatıyor..
- Tom hakkında endişelendiğim noktalar küçük basit şeyler. Trafiğin içinde koşmak gibi. Bazen en büyük sonuçlar doğuran sahneler en basit olanlardır. Tom'un bileğini kırdığı zaman çektiğimiz sahne bir kaza yapmayı bekleyeceğim son sahneydi. Bu, çok dikkatli prova ettiğimiz ve onun o gün defalarca yaptığı bir sahneydi.
Tom anlatıyor..
- İlk iki çekimde duvarın kenarına tutunamamış ve yukarı tırmanamamıştım. O yüzden bu defa duvara hafifçe vurmayı düşünmüştüm.
Ayağımı sadece biraz ileri uzattım ve ayak bileğimi kırdım. O an anladım kırıldığını.. Duvara çarpar çapmaz.. "Bu sefer dama tırmansam iyi olur." dedim. Çünkü o duvara ve o dama bir daha dönmek istemiyordum.
Henry Cavill anlatıyor..
- Neyse ki Tom Cruise kendini çabuk iyileştirdi ve rekor sürede ayaklandı.
Rekor sürede koşmaya başladı. Ve o filmde kırık ayakla daha bir sürü harika sekans çekmeyi başardı. Nasıl yaptı bilmiyorum. *** ..Ve herkesin merak ettiği soru..
"Tom o ölüm tehlikesi taşıyan sahnelerde neden dublör kullanmıyor?"
Tom anlatıyor..
- Sorulacak soru şu olmalı. Tüm olası risklere rağmen neden tüm bu sahneler gerçek?
Bu önemli.. Çünkü seyircilerin filmi izlerken o sahnenin gerçek olduğunu hissettiklerini, bildiklerini düşünüyorum. O zaman heyecandan yerlerinde duramıyorlar. Ve bence bu durum tüm "Mission: Impossible" filmlerine özgü bir şekilde, içlerine işliyor.
Yönetmen anlatıyor
- Tom için bu şeyleri yapmak aşırı derecede önemli. Ve bazıları bunun çılgınlık olduğunu söyleyebilir. Ama bence bu daha çok yoğun bir profesyonellik. O yaptığı işi fazlasıyla önemsiyor.
Bazen çok ilham verici olabiliyor.
Onun filme kattığı şey performansın ötesinde. Tom Cruise her şey.
Yapımcı, yönetmen, oyuncu.. Sayısız deneyime sahip biri.
- Sürekli sette. Herkesin yanında. Sanırım bu tarif bir yapımcının işini özetliyor. Ama sanırım Tom bundan çok daha fazlası. *** Sevgili Okurlar,
Görevimiz Tehlike'ye hâlâ gitmediyseniz, bu belgeselin sonunda Tom'un söylediklerini uygulayın..
"Ailenizi, dostlarınızı toplayın. Kucaklarınızı patlamış mısırlarla doldurun ve koltuğunuza oturup doyasıya keyif yapın!.