Dün sabah RTÜK Başkan Yardımcısı Hikmet İnce aradı.
Konuştukça şaşkına döndüm..
Öfkelendim.
Mesleğimden utanır hale geldim..
Hani o tüm terör eylemlerinin üzerinden 10 dakika geçmeden Haber
Kanalları spikerleri ya da alt yazıları "RTÜK yayın yasağı koydu"
diyorlar ya..
Onların hiçbirinin RTÜK'le ilgisi yokmuş meğer..
Şimdi dinleyin..
Anında yayın yasağı koyma yetkisi Başbakanlık'ta. Başbakan veya
görevlendirdiği bakan "Geçici Yayın Yasağı" koyma hakkına, yasal
olarak sahip. Geçici yasak, en kısa zamanda yetkili mahkemeye
taşınıyor ve mahkemenin uygun gördüğü konular ve çerçevelerde
"Yayın Yasağı" ilan ediliyor. Peki RTÜK nerde işe giriyor?.
Başbakanlık Geçici Yayın Yasağı'nı, tüm kanallara anında iletmek
üzere RTÜK'e yolluyor. RTÜK sadece aracı. Yani bir nevi telgraf
memuru. Hepsi o..
Peki aylardır bunca eylemin ardından, yığınla haber kanalı, ana
haber bülteni, binlerce gazete "RTÜK Yayın Yasağı koydu" derken,
RTÜK neden susup oturuyor da, bu açıklamayı yapmak için benim
perşembe sabahı çıkan "RTÜK gece yarısı toplantıda mıydı da, o
yasak kararını hemen aldı" diye yazmamı bekliyor?.
İnce Bey, bu soruma net bir yanıt vermedi.
Arkadaşları adına konuşmak istemedi herhalde. Saygı duyarım. Ama
toplanıp, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yaparlar herhalde.
Beni öfkelendiren, gerçek tüm kanalların, tüm gazetelerin elinin
altında dururken, bir tekinin "Ne oluyor" diye merak etmemesi..
Bir tekinin işin aslını dinleyici, ya da okura anlatma zahmetine
katlanmaması..
Hadi haberciliği artık unutmuş, "Haber pahalı" diye işi ajanslara,
stajyer çocuklara ve her çağrıldığında koşup gelen kimsenin
dinlemediği "Uzman" gevezeliklerine bırakmış, haber kanallarını
anlıyorum. "Yayın yasağı" lafı onlar için kurtarıcı.. Böylece 24
saat kırmızı ekranda kalıp hiçbir şey söylemeyişlerinin, kendi
eksiklerine bağlanmasından kurtuluyor ve "Biz neler biliyoruz, ama
ah bu yasak dilimizi bağlıyor" havasına girip kurtuluyorlar.. Peki
gazeteler?.