Bu başlığı keyifle okuduğum magazinci yazar Onur Baştürk'ün
köşesinden aynen aldım.
Bak sana anlatayım, ne olur, daha doğrusu ne olurdu, Onur!.
Bizim zamanımızda, yani Maksim'in ışıklarının söndüğü güne kadar,
neler olmazdı ki?.
Bir defa adı "ön masa" değildi.
"Faça masa" derlerdi, sahnenin,
salonun içine bir iskele gibi uzatılmış bölümlerine temas eden
masalara..
Bir gazinocu, adını kapısına neonla yazacağı sanatçıyı belirlerken
"Kaç masası var?" hesabı yapardı. Sesi, sanatına
bakmazdı.
Eğer assolist arıyorsa hele, bu defa "Kaç faça
masası var?"ı araştırırdı, gazinonun
menecerleri..
Faça masa, bir defa çok ünlü değilseniz, uzun olurdu. Üzerine
siz...