4 Temmuz günkü Sabah'ta köşemin manşetinde uzun, çok uzun bir
yazım vardı. Uzundu çünkü dertliydim. Çünkü öfkeliydim.
Dertlendiren ve öfkelendirenler, bu ülkede "Spor Müdürlüğü" yapan
meslektaşlarımdı. Futbolun, futbolun da değil aslında, Üç
Büyükler'in ayaklarına beyinlerini ve kafalarını bağlayıp sayfalar
dolduran müdürler..
Hepsi, hem de Dünya Şampiyonası'nın başlamasına bir ay kala
Paris'te, Diamond Leauge'in kapanış koşusu 200 metrede harika bir
zafer kazanan ve "Londra'da madalya alacağım" diye adeta sirenler
çalan Ramil Guliev haberini görmezden gelmişlerdi..
Ben de içimi dökmek istemiştim size.. Onları şikâyet etmek
istemiştim..
İşte "Ramil Guliev diye birini duydunuz mu" başlıklı o yazıdan
satırlar..
Başlıktaki soru, bu ülkede "Spor Müdürlüğü" yaptığını zanneden
bütün meslektaşlarıma.. En başta da, Mehmet Aslan'a.. Çünkü, onu
biz "Geleceğin en iyi Olimpik Sporlar" gazetecisi diye düşünür,
yanımızdan ayırmaz, her türlü yardımı ve desteği yapardık..
Biz?.
Yani "Mahşerin Dört Atlısı!."
Cüneyt Ağabey (Koryürek), Kenan Onuk, Nuyan Yiğit ve ben!.
Üçü gitti.. Bir tek ben kaldım.. Aslında iki olmalıydık.
Üç gidenin yerine tek gelen Mehmet'le..
Ama Mehmet onca sayfası, onca imkânı ile "Futbol" bile değil, "Üç
Büyükler" medyasına katıldı. Onların başına geçti.. Tam bir aydır,
Galatasaray taraftarının bile kalmasını tartıştığı, en iyimser
olanın bile gitmesine üzülmeyeceği, Sneijder'in, karısının İbiza'da
açtığı dükkânda garsonluk yaptığına kadar her gün bilmem kaç sütun
asparagas haber yaptı, Ramil Guliev'in adı bile geçmedi, bizim
"Olimpik Spor Yazarı'nın gazetesinde..
Cumartesi gecesi, "Diamond League"in Paris ayağı koşuldu Mehmet,
biliyor musun?.
Diamond League'i biliyorsun, unutmadın değil mi?.
Avrupa'nın en önemli atletizm kentlerinde yaz boyu devam eden
bireysel puanlı yarışmalar..
Bir ay sonra Londra'da 2017 Dünya Atletizm Şampiyonası var, onu da
biliyorsun değil mi?.
Diamond League'in "Yıldız Koşusu" 200 metreydi..
Ramil Guliev, işte o yarışı kazandı Mehmet Aslan başta, spor
müdürleri..
Dünya çapında atletlere hem de fark atarak, yarışı depardan
itibaren önde götürerek kazandı ve bir ay sonra Londra'da
başlayacak Dünya Atletizm Şampiyonası'nda "Madalya adayı" olduğunu
ilan etti.
Bunun anlamını bilen var mı içinizde?.
Tozuna yetişemeyenler arasında Hollandalı Olimpiyat madalyalı
Martina, Amerika'nın yeni sprint yıldızları Webb ve Dukes, bu yılın
en iyi derecesini yapan Yunan Çakonas, dünyanın sprinter fabrikası
Jamaika'nın Dwyer'i vardı.
Nerden biliyorum bunları?.
Seyrettim çünkü. Televizyon canlı yayınladı.
Spor servislerinde bir görevli bırakılsa, "Televizyonu seyret, yaz"
dense, Ramil manşet olurdu. Ben olsam öyle olurdu yani, Mehmet..
Sen dahil öbür müdürlerin (!) haberi bile yoktu.. Dünya
Şampiyonasından da haberleri yoktu tabii.. 2003 Paris'inde otobüs
dolusu Türk gazeteci varken ve sınırlı akreditasyon yüzünden kura
çekilirken, 2017 Londra'dan kimsenin haberinin olmaması ne acı
değil mi, Mehmet?.
"Ramil, 2017 Dünya Şampiyonası'nda madalya adaylığını ilan etti"
derken ben, sizler omuz silkiyor ve hala " Sneijder" haberi
bekliyorsunuz değil mi?.
Ramil yarıştan sonra konuştu.. Ona da Diamond League Paris resmi
sitesinde iki tıkla ulaştım, Mehmet.
"Size söylemem lazım ki, bugün hiç de göründüğü kadar kolay olmadı.
Dün kötü bir şeyler yedim herhalde. Müthiş bir mide ağrısı başladı.
Bu ağrılar yüzünden bütün gece uyuyamadım. Bu yüzden sabah çok
yorgun kalktım. Bu koşullarda çok iyi bir sonuç elde ettim. Bu
tecrübe bana çok şey öğretti. Böyle bir şey Londra'da da olabilir,
hazırlıklı olmalı ve önlem almalıyım. Çok talihliyim ki, çabuk
toparladım. Londra'da daha hızlı koşacağımı tahmin ediyorum."
Ramil, yarışı 20.15 ile kazandı. Bu sezon kendi en iyisini yapan
Olimpiyat Madalyalı Martina 20.27 ile ikinci olurken..
Ramil'in en iyisi 19.88.. Bu yıl en iyisi ise, 20.08..