RTÜK, "Radyo Televizyon Üst Kurulu" demek, biliyorsunuz.
Dostlarım da RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve
RTÜK'ün yeni üyesi Faruk
Bildirici.
Faruk biliyorsunuz, Hürriyet'in en sevilen, en okunan ve
en güvenilen yazarı, "Okur temsilcisi"
idi. Köşesinde, Hürriyet PR bölümü tarafından ısmarlanan, paralı
haber, röportaj ve köşe yazılarının, kişisel veya kurumsal bir
fayda ile yazılmasını eleştiriyor ve "En azından bu tür yazıları
okur da bilsin, ona göre okusun" diyordu.
Bu Doğrucu Davut'a tahammül edemedi, Demirören
gurubu ve Bildirici'yi kovdu.
Sonuç..
Şimdi en masum magazin yazısından bile şüphe ediyor,
"Falanca mekanın açılışı güzel oldu" başlıklı yazı
ve seçilen resimlerin altında bile bir şeyler olduğunu düşünüyor
insanlar. Olan da sadece Hürriyet'e değil, tüm medyaya oluyor.
Hürriyet Amiral Gemisi ya!.
RTÜK üyeleri Meclis tarafından seçilir. Ebubekir, iktidar
partisinin, Faruk muhalefetin temsilcisi
olarak girdiler kuruma..
Faruk'un RTÜK üyesi olmasına çok sevindim ve biliyorsunuz, bu
köşede onları "El ele verip, televizyon haber
kanallarındaki her türlü yasaya, kurala ve vicdana aykırı
şiddet, dehşet ve vahşet görüntüleri ile mücadeleye davet ettim."
"Aile izleme saatinde, önünde 'Baba, Anne ve
Çocuk' silueti, yani 'Ailecek izlenir'
ikonu ile her gece hemen her kanalda bu tür görüntü ve haberlere
meydanı boş bırakmayın" dedim..
Sonuç..
Tısss!. Ebubekir Şahin "Yeni bir
yönetmelik hazırlıyoruz" dedi.
Bunun anlamı "Sen daha çok beklersin" demektir.
Ben 60 yıllık gazeteciyim.
Bürokrasiyi bilirim.
Faruk da bu çok önemli konunun üzerine gitme yerine, bildiğim
kadarı ile, Ebubekir'e savaş açmayı tercih etti. El ele verseler
çok şey yapacaklardı. Şimdi hiçbir şey yapmıyorlar. Hiçbir şey
düzelmiyor.
Ben de "Yayınları RTÜK'e şikayet etme
hakkı"mı ikinci defa kullanıyorum. İlkine cevap
verilmedi. Bu yüzden şimdi isim vererek yazıyorum.
Sayın Ebubekir Şahin, RTÜK Başkanı, Sayın
Faruk Bildirici, RTÜK üyesi.
7 Ekim Pazartesi gecesi, başta CNN, BBC, Tele France 24 olmak üzere
tüm haber kanallarında baş haber "Amerika, Suriye'den
çekiliyor. Türkiye girecek" iken,
Demirören gurubuna ait Kanal D Ana
Haberleri, doğrudan, çoğu bayat, çoğu WhatsApp ihbar
hattına yollanmış meraklı vatandaş videolarından oluşan, çoğu
YouTube'dan derlenmiş, içinde "Haber"in "H"si olmayan sadece
şiddet ve dehşet içeren
görüntülerden ibaret "Sıcak Gelişme" yani "Son Dakika" adı altında
bir de vatandaşı kandırarak, yayına başladı.
O saatte çocukların ekran başında olması sizi ilgilendirmiyor
olabilir.. Televizyonlara aile izleme saatinde "Bir kadının
eteği fazla açıldı" diye "Çocukları kötü
etkiler" diye ceza kesen sizler, şiddet, dehşet ve vahşet
görüntülerinin çocuk ruhlarını hem de fena halde etkilediğinin, her
sabah başta Hürriyet ve Sabah'ın üçüncü sayfalarını dolduran
sayısız cinayet ve şiddet olayına toplumsal teşvikçilik yaptığının
da farkında olmayabilirsiniz.
Ama ikinize şimdi şunu soruyorum.
Lütfen RTÜK arşivinden bizahmet, 7 Ekim Pazartesi günkü Kanal D Ana
Haberini buldurup izleyin ve cevap verin..
"Bu yayını izleyen bir yabancı olsanız, en büyük kentlerinin sokak
aralarında silahlı çetelerin çatıştığı, her köşe başında sebepsiz
cinayetlerin işlendiği, trafikteki çılgınca kural tanımazlık
yüzünden, yollarda, hatta otobüs beklediğiniz durak, alışveriş
yaptığınız dükkanda sizi ölümün beklediği bir
ülkeye gider misiniz?. Yani, yaşam
güvencenizin hiç olmadığı Türkiye'ye hele ailenizle turist olarak
gelir misiniz?." Dikkat, Sevgili Ebubekir dostlarım, "Bir gece"
değil, her gece "Ana Haber" şiddet, dehşet ve vahşet görüntüleri
ile "Son Dakika" diye açılıyor ve siz "Efendim yönetmelik
hazırlanıyor" uyutması ile geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
İşte size ihbar!.
İşte size açık dilekçe ile kullandığım vatandaşlık hakkım.
Yasalara göre 15 gün içinde cevap vermek
zorundasınız.
Beni aramayın. O geçti artık. Ben yasal başvurdum.
Siz de yasal yanıt verin.
Yani, "Yazılı.." O yanıtları bu köşede
yayınlayacağım.
Dikkat buyurun. Sorum genel değil. Özel..
7 Ekim Pazartesi Kanal D Ana Haber yayınını RTÜK gündemine aldınız
mı?. Ya da ne yaptınız?.
Sadece o!.
***
"Güveneyim mi" Fatih Portakal!..
Fox TV'de Fatih Portakal'ı, katıldığım, katılmadığım yanlarıyla,
merakla izliyordum.. "dum" dedim çünkü giderek
merakım azalıyor. Çünkü artık neyi nasıl vereceğini tahmin ediyor
ve kızıyor oldum..
Nasıl sırf "Kendi tarafını övmek, karşıya
sövmek için habercilik yapılmazsa, sırf
iktidarı yıpratmak için kasıtlı haberler
verilmez. İlle de polemik yaratılmaz, yaratılan polemikler
günlerce ve tekrar tekrar ayni görüntüler ve yorumlarla
yayınlanmaz..
Fatih Portakal'ı devamlı
izleyenlere soruyorum şimdi..
Tabii kendisine de..
"Bu ülkede hiç iyi bir şey olmuyor
mu?. İlaç için!. İbret için Fatih!." 7 Ekim
Pazartesi..
Başkan Erdoğan "Amerika bizi uyutmaya
kalkmasın" diye uyarmıştı.
Trump o sabah geri adım attığını açıkladı.
"Amerika çekilecek.." Erdoğan konuştu.
"Harekât hemen başlayabilir." Şimdi böyle bir
ortamda Türkiye ne yapabilir, ne yapmalı Fatih?.
Şimdi içerde bölünme, evhamlar, şüpheler yaratma zamanı mı?. Yoksa,
etkin, verimli habercilikle "Yek vücut olmak" mı
şart?.
O gece yaptığın bülteni izle ve bana söyle..
O 7 Ekim gecesinin haberciliği bu muydu, bir Türk televizyoncusu
için?.
Sen, içinde Amerika'nın çekilmesinin de, Türkiye'nin harekete
geçmesinin de şüpheli olduğu havasını verir ve kafaları karıştırmak
için elinden geleni yaparken, ben dünyanın en ünlü haber
kanallarını yokladım.
Bak BBC ne diyordu..
"Kürtler, Amerikan askerlerinin
çekilmesine kızdı." CNN.. "Beyaz
Saray, Türk harekatının başlayacağını açıkladı. Beyaz Saray,
'Türk harekatının öncesinde Amerikan
askerleri çekilecek' dedi."
Aljazeera.. "BM (Birleşmiş Milletler), görevli
yardım ekiplerinin Kuzey Suriye'den hızla çekilmeleri için plan
hazırladı. PYD tarafından yönetilen SDG (Suriye Demokratik Güçleri)
'Amerika bizi sırtımızdan bıçakladı' açıklaması yaptı. PYD 'Biz
kendimizi savunuruz' dedi." France 24.. "Fransa
ISID'a karşı savaşı tehlikeye düşürecek harekata karşı uyarı yaptı.
Avrupa Birliği 'Sivillere zarar verilmesin' çağrısı yaptı." Bunları
sen de derleyebilir, sen de bültene koyup, hemen herkesin merak
ettiği "Dünya ne diyor" sorusuna
cevap verebilirdin.
Yapmadın. Çünkü yapsan baştan sona "Güveneyim mi" başlığı ile
hazırladığın bülteninde, senden başka herkesin, tüm dünyanın
Trump'ı da, Erdoğan'ı da fevkalade ciddiye alıp, ona göre haber ve
yorum yaptığını söylemek zorunda kalırdın.
Kolay Fatih Portakal olmadın. Kolay harcama
kendini!.
***
Alp Başkan'a soru?.
Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp'e bir şey sormak
istiyorum..
"Kalecilerin bloke ettikleri topu 6 saniye
içinde ellerinden çıkarmaları kuralı kalktı
mı, devam ediyor mu?." Soruyorum çünkü, takımı
önde olan her kaleci bu kuralı göz göre göre ihlal ediyor. Bu
ihlale her hakem göz yumuyor..
Diyelim bir gün bir hakem düdük çaldı. İhlalin cezası olarak çift
vuruş verdi ve o çift vuruş gol oldu.
O golle şampiyon değişti, küme düşen değişti?. Ne olur bu ülkede,
bir düşün!.
Geçen hafta, maçın bitimine dört dakika kala, Karius kuralı
hem de nasıl ihlal etti, Alp Başkan mesela.. 6 değil, tam
16 saniyede çıkardı topu elinden,
zaman çalmak için.. Hem çift vuruş, hem sarı kart!.
Devam etti oyun.. İstet kaydı ve seyret!. 16 saniye serbest mi,
artık?
Başkan, bir açıklama yap.. Hakemlerini uyar ki, yarın kızılca
kıyamet kopmasın. Kamuoyuna açıklama yapmazsan "Bu kuralı
biz Türkiye'de uygulamıyoruz" anlamı çıkar..
Seyirci de bilir gerçeği ve ona göre seyreder.
***