Önce işin güzel yanını yazayım..
10 yıl önce ilk Contemporary İstanbul (CI) Fuarına, sevgili dostum, nöbetçi dişçilerimdenGazanfer Gür'ün uyarısı ile gitmiştim. Fen Lisesi, Hey Dergisi'nin düzenlediği Liselerarası Hafif Müzik Yarışması'nda birinci olurken, Gazanfer solistlerden biriydi. Öyle tanışmıştık.
Sonra orkestranın kaptanları Derya Köroğlu ve Selim Atakan, okul bitince de devam ettiler ve Yeni Türkü doğdu.
Gazanfer "İlkemiz bu ülkede Çağdaş Sanatı tanıtmak ve desteklemek" demişti, yola çıktığı arkadaşlarıyla ve bu fuarı bin güçlük içinde kurmuşlardı.
İlk Fuarı tam iki gün, galeri galeri gezdim.. Kimleri, kimleri keşfettim..
Uzun uzun da yazdım. Benden başka yazan yoktu. Haber yapan bile yoktu. Kendimi mecbur hissediyordum yazmaya..
Yıllarca böyle gitti.
2015, Onuncu Yılı CI'un.. Ve ilk defa gazeteci değil, sıradan vatandaş gibi gitmek, yazmayı düşünmeden keyfini çıkarmak için koştum, Lütfi Kırdar'ın altındaki Rumeli Salonlarına..
Bana yazar olarak ihtiyacı kalmamıştı CI'un çünkü.. Bütün gazeteler, bütün televizyonlar, özel programlar, ana haberleriyle CI ile doluydu.
Sonra...
Sonrası biraz hayal kırıklığı..
CI, Gazanfer ve arkadaşlarının yola çıktığı kültür ve sanat idealinden uzaklaşmış, bir ticari yapıya dönüşmüş, buram buram..