Sizinle karşılaşmadık, tanışmadık ama bu gazetede yıllarca sütun
paylaştık.
Bu yüzden, resmi sıfatlar yerine, içten, dostane "Sevgili" deyişini
tercih ettim.
Sevgili Altun, "Şikâyetiniz Yayıncı Kuruluştan ve onun
yayınlarından ise, neden onlara, o yayınların sahibi Türkiye Futbol
Federasyonu'na (TFF), düzenleyen Radyo Televizyon Üst Kurulu'na
(RTÜK) değil de, bana yazıyorsunuz" diyorsanız?...
Söyleyeyim.
Sporseverin son umudusunuz da ondan..
Çünkü Yayıncı Kuruluş üç kuruş reklam için, 25 milyona yakın
seyirci ile alay ediyor.
RTÜK memnun. Çünkü o reklamlardan pay alıyor.
TFF diye bir kurum ismen var, ama ruhen de, cismen de yok. Yayıncı
kuruluş ona dokunmasın, onları eleştirmesin diye, her şeylerine göz
yumuyor.
O zaman, "Son Umut" olarak size yazmaya karar verdim.
Sayın Altun, Bir süredir Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı
yapıyorsunuz.
İletişim, adı üstünde karşılıklıdır.
Cumhurbaşkanlığı'nın mesajlarını, haberlerini bize, bizim
sorunlarımızı ve dileklerimizi de makama duyurma işinin
başındasınız yani..
Dünyaca saygın bir Sosyoloji Profesörü ve medyayı da içinden bilen
bir uzman olarak orda bulunmanız, bu ülkenin talihi.
Makamın el koyması halinde, sorun 24 saatte çözülür. Hele futbolu
gençliğinde lisanslı olarak oynamış, futbol sevgisini her fırsatta
göstermiş bir Cumhurbaşkanımız varken..
Sevgili Altun, Aslında size şikâyetlerimizi yaşatmak, her şeyi
ekran başında göstermek isterdim..
"Reklam arası maç izletmek" denen utancın bu ülkede TFF ve RTÜK'ün
göz yummasıyla nasıl yıllardır sürdürüldüğüne şahit olurdunuz o
zaman.. Üç kuruş için gerçekten en anlamlı ve de en çok merak
edilen sahnelerin nasıl ısrarla ve inatla kaçırılıp yerine reklam
konduğunu izlerdiniz.
Bana misafir olsanız ve bu 25 milyon seyircinin bir gurubu ile
izleseniz ve onların duygularını anında yaşayabilseydiniz keşke..
42 yaşında profesör olmayı başarmış bir Sosyolog olarak ne demek
istediğimi anladınız tabii.. Ama işinizin yoğunluğu ve vaktinizin
değerini biliyorum.
Bu yüzden sizin seçtiğiniz bir günde ben Ankara'da, sizin konuğunuz
olarak ekran başında bulunmaya hazırım..
Saat 19.00'da başlıyor maç.. 18.30- 21.00 arası izlememiz yeterli,
size tek günahları sporu sevmek olan insanlara yapılan işkenceyi
göstermem için..
Hem Yayıncı Kuruluş utancını göreceğiz, Sevgili Altun.. Hem de
Türkiye Futbol Federasyonu adlı aslında "Yok" hükmündeki kurumun
fütursuzluğunu ve RTÜK denen ne işe yaradığı bilinmez kurumun
umursamazlığını..
O RTÜK ki, üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gurubu bulunan
siyasal partilere tanınan kontenjanla, milletvekilleri tarafından
seçiliyor üstelik.. Gene de halkla alay edilmesini
umursamıyorlar..
Bahanelerine bakar mısınız?.
"Biz doğru yönetmelik yapıyoruz ama, yayıncılar açığını
buluyorlar.." Yani adamlar açığı olmayan bir reklam ve yayın
yönetmeliği yapmaktan aciz olduklarını itiraf ediyorlar ve hâlâ
ordalar, Sayın Altun!.
Niye İngiltere'de, İtalya'da, Fransa, Almanya'da böyle rezillikler,
böyle utançlar yok peki?. Onlar nasıl yapmış açık bırakmayan
kuralları?
Onların maç seyircisi insan da bizler, affedersiniz Sevgili Altun,
eşek miyiz?.
O zaman sorun lütfen Yayıncı Kuruluş'a, bizi niçin eşek yerine
koyuyor?.
Ve de TFF ve RTÜK'e.. "Eşek yerine konmamıza niçin göz
yumuyorlar?." Sizden heyecanla haber bekliyorum Sevgili Altun.
Sevgi ve saygılarımla!