Bu köşede 1990'dan beri yazıyorum.. Devamlı okurlarım bilirler.. Hem de kaç kez devlete "Uygulatmayacağınız yasağı koymayın" dedim.. "Çünkü o yasağı hem de önlemekle görevli devlet memurlarının önünde sallamayan ve hiçbir ceza eylemiyle karşılaşmayanlar, giderek devletin öbür kurallarına da uymaz oluyorlar."
Örneği de genelde trafikten verdim..
Trafik, vatandaşın devletle karşılaştığı ilk yerdir. Çocuk kendini bilerek sokağa çıkmaya başladığında, ilk karşılaştığı devlet, trafiktir.. Yaya, araçlı, trafiğin kurallarının içine girer, çünkü.. Sonra büyüdükçe göre göre öğrenir ki o kuralları sallayan yoktur. Daha acısını görür. O kurallar gözü önünde ihlal edilirken, trafik polisinin de aldırdığı, salladığı yoktur..
O çocuk devletin olmadığını göre göre büyür.. Devlete ve onun kurallarına saygısı azalır. Bir radikal çete tarafından aldatılırsa, başka kuralları da takmaz olur. Sonunda bir gün eline tabancayı alıp sokağa çıkar..
Biz, bekçi babaya saygının dorukta olduğu yıllarda büyüdük. Üniforma "Devlet" demekti. Ona saygısızlık, devlete saygısızlıktı..
Şimdi, polisle boğuşmak, ona saldırmak, tekmelemek, yumruklamak vukuatı adiye..
Neden?.
Neden?.
Artık kuralların değil, emirlerin polisleri de ondan.. Ve polise saldırmak, fikir özgürlüğü sayılıyor artık..
* * *
Bunları düşünürken Atiye Sokak'ta bir kafenin önünde oturuyorum.. Burası Şişli Belediyesi tarafından, trafiğe kapanmış alan.. Güya, yani!.
Öğle saatlerinde, yani sokağın en dolu zamanında, Teşvikiye Camisi yönünden girdim ve az daha bir motosiklet beni eziyordu.
Trafiğe kapalı alanda, o yürüyen kalabalığın ortasında canavar gibi hız yapan bir motosiklet hem de.. Ve de bir egzoz patlatıyor ki, terör bombası sanırsınız.
Bu sıradan bir vatandaş. Pahalı motoruna binmiş hava basıyor. Kaçışanlara da gülüyor olmalı..