Babası Uğur Gümüştekin, en eski dostlarımdandı.
Eşi, Kaan Terzioğlu en yeni dostum.. Kendisi, yıllardır
bu gazetede köşe paylaştığımız meslektaşım.. Ama Tulu ile
tanışıklığımız, yakınlığımız, arkadaşlığımız olmadı pek..
Karışık bir giriş oldu.. Biraz açayım..
Uğur Gümüştekin'i Cüneyt Ağabey (Koryürek) sayesinde tanıdım. Onun
arkadaşıydı. Delta'ya geldi. Tanıştık. Isındık.. Hani "Yediği ayrı
gitmez" derler.. Öyle yakın olduk.. İki günde bir ofise uğrardı.
Haftada birkaç kez birlikte yemek yerdik.. Öylesi.. Neşeli.. Hoş
sohbet.. Dost canlısı..
Sonra Delta İstanbul'a taşındı. Sonra ben İstanbul'a taşındım.. Bu
devasa şehirde kaybolduk.. Kimler kaybolmuyor ki..
Tekrar buluştuğumuzda 3 yıl evvel Uğur, bir tabutun içinde
yatıyordu.
Kaan Terzioğlu'nun Uğur'un damadı, Tulu'nun kocası olduğunu "Ölüm"
ilanından öğrendim iyi mi?.
Kaan'la bir defa karşılaştım bugüne dek.. Bir saat falan oturduk..
"Dostum" demeye yeter mi?.
"Dost" bir duygu işi.. İçinizde hissedersiniz onu.. Ismarlama falan
olmaz.. O zaman.. Bazen.. Bir dakika bile yeter..
Kaan, TurkCell'in Genel Müdürüydü. Ben de iyi bilirsiniz, cebimi
istila eden korsan mesajlar yüzünden Allahın günü TurkCell'e
söylenmedik laf bırakmayan yazar..
Açıklama gönderebilirlerdi. Tekzip gönderebilirlerdi. Hatta
mahkemeye verebilirlerdi.
Kaan bunların hiçbirini yapmadı. İlgili tüm arkadaşlarını alıp
bana, odama geldi.
40 yıllık dostum gibi oturdu karşıma.. Ve kırk yıllık dostmuşuz
gibi ayrıldık.. Hepsi o..
Tulu!..
Onunla ayni sütunları paylaştık ama, ayni gazeteyi
paylaşmadık..
1999, 31 aralığında, Sabah, İkitelli'deki dünyanın en ileri gazete
binasından Nişantaşı'ndaki apartmana taşındığı günden itibaren
"Takım" olma hüviyetini kaybetti.
Eski binada bizi bir araya getiren harika tesisler vardı.. Çeşit
çeşit restoranlar.. Spor salonu, yüzme havuzu.. Kafe.. Bar.. Her
öğle yemekte bir araya gelirdik mutlak. Onun dışında da, boş
zamanlarda rastlaşırdık.