Akmerkez Paper Moon önündeki yasak araba parkına, üstelik, kapalı ve açık oto parklar boşken göz yuman Trafik Ekiplerini sonunda İç İşleri Bakanı Efkan Ala'ya şikayet etmiştim. Yöre o gün temizlendi. Fotoğrafı çektim, köşeme koydum ve uyardım..
"Bu ülkede 'Devlet yasağı üç gün sürer' derler. Sakın öyle olmasın, Sayın Bakanım" dedim.. Dediğim çıktı.. Akmerkez önünden defalarca geçtim, o günden beri.. Bazen tertemizdi.. Orada değnekçi gibi bir polis duruyorsa.. Polis yoksa her şey eski tas eski hamam.. Duble, hatta üçlü park etmiş arabalar ve akan trafiği katleden valeler..
Neden?.
Çünkü İstanbul'da trafik sorunu ile ilgilenen, "Bu nasıl düzelir, en azından birazcık nasıl iyileşir" diye düşünen tek sorumlu yok.. Ne Vali.. Ne Emniyet Müdürü.. Ne de Trafik Müdürü..
Bay Trafik Müdürü kardeşim.. Yasak yere park etmeyi önlemenin yolu her yasak levhasının altına bir polis dikmek olamaz. 500 bin polis lazım o zaman..
Mücadele, devleti saydırarak olur.. Senin devletinin nasıl sayıldığını Demet Akalın nam hatun açıkladı.. "Parası neyse öderiz" dedi, Emniyet Şeridinde gittiğinin resmini basarak ve senin başında bulunduğun kurumla dalgasını geçerek.. Kılın oynadı mı?.
Bak kardeşim.. "Hıncal yazdı, Bakan emir verdi" diye Akmerkez önüne değnekçi yollarsan, o değnekçinin mesai saati kadar uygulanır yasak. O gidince devlet biter..
Sayfamdaki birinci resim, polis olmadığı zaman, devletin de olmadığını gösteren sayısız resmimden sadece biri..