Taksiye binip "Sabah gazetesi" deseniz, sizi nerde indirir?.
Ya da arkadaşınız sizi arabası ile Sabah'a bıraksa.. Ya da
şoförünüz getirse..
Sabah gazetesinin önünde değil mi?.
Sorum size aptalca gelmesin.. 15 yıldır, Sabah gazetesine gelirim
her sabah ve her sabah da Ercan beni gazetenin önünde indirir.
9 Kasım 2015 günü saat 9.53'te de öyle oldu.
Ama o gün, utanmayı unutan trafik polisi A.B., fındık kadar
aklıyla, intikam almaya, ya da durumdan vazife çıkarmaya
kalktı.
Arabama bir ceza makbuzu yazdı. 88 lira.. Gerekçe hanesine de şunu
yazdı..
"Yasak Duraklama.." "Durma, park etme" değil, dikkat.
"Duraklama.."
Şimdi, o polis A.B. ye, onun amiri İstanbul Trafik Müdürüne, onun
amiri İstanbul Emniyet Müdürüne, onun amiri, İstanbul Valisi'ne.
onun da amiri, İçişleri Bakanına (ki, kendileri fazlası ile
eleştirdiğim İstanbul Emniyet Müdürlüğünden, seçim hükümetine
gitmiştir) söylüyorum ki, bu işin peşini bırakmayacağım..
Mesele 88 lira meselesi değil.. Mesele, fındık kadar beyni olan
kişilerin İstanbul gibi bir dünya kentinde polislik gibi önemli,
polislik gibi kutsal, polislik gibi güven isteyen bir mesleğe nasıl
getirildiklerinin hesabını sormaktır. Soracağım ki, bir daha başka
üniformalılar, taşıdıkları o saygın kostümü, kişisel hislerine, ya
da durumdan vazife çıkarıp yalakalık yapma istemlerine alet
etmesinler..
Bakınız A.B. ve onun silsile halinde amirleri..