Bugün muhatabım gene İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu!. İstanbul trafiğinin, ilgisizlik ve umursamazlık yüzünden nasıl rezil bir hal aldığını ısrarla yazdığımda beni aramış, uzun ama çok umutveren bir konuşma yapmıştık.
O ana kadar onlarca yazıma cevap verme tenezzülünde bulunmayan sorumlular da kıpırdar gibi olmuştu. Validen, Emniyet Müdüründen, Trafik Müdürü'nden gene haber çıkmazken, Trafikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı, ofisimde ziyaret etmişti.
Sanırım bu ziyaret sizin talimatınızla yapıldı. Onunla bir saati aşan bir süre konuştuk.
Ona, tüm teşkilatınıza, bu arada bir tane de bana yolladığınız, fevkalade önemli ve okuyana, anlayana ve uygulayana fevkalade yararlı "Karayolu Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgeseli" kitapçığını gösterdim.
Tam üç gün satır satır, altlarını çizerek okumuş, hemen iki sayfadan birinin köşesini kıvırmıştım.
Bana öyle geldi ki, Trafikten Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı o kitapçığı ilk defa görüyordu..
Anlattım..
"Bu kitapçıkta iki şeyi önemle tekrarlıyor, İçişleri Bakanı..
Bir.. Polis görünür olacak.. İki Algılanan Yakalanma Riski (AYR) yukarı çekilecek.." Özellikle oto yollarda trafik suçlarının azaltılmasının en önemli iki ilkesi bunlar Sayın Bakanım..
Trafikten Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı'na "Her hafta sonu Tuzla'ya gidip geliyorum. Gerek TEM, gerek E-5'te AYR sıfır.. Ortada tek polis görünmüyor.. Millet Emniyet Şeritlerine nasıl fütursuz, kaygısız, korkusuz dalıyor, lütfen bir defa benimle gelin görün" dedim..
Bunları anlatıp, sizin işaretli kitapçığınızı da gösterince, sandım ki, minnacık bir tedbir alacaklar..
Hayır Sayın Bakanım..
Hafta sonu, cuma, cumartesi ve pazar günleri gene Tuzla'ya gittim ve döndüm üç defa..
Emniyet Şeritlerine dalanların sayısı, onlar değil, yüzlerdi.. Yüzler.. Çünkü plaka yazamaz hale gelince yardımcım, çentik atmaya başladı. Yüzü geçince onu da bıraktık..
Yahu bir ekip olmaz mı?. Bir ekip, biz kurala uyan uygar vatandaşları "Eşşek (Affedersiniz ama öyle.. Biz, benim devletime göre eşşeğiz Sayın Bakanım!.) yerine koyanların yolunu kesmez mi?. Onları sıraya dizip bekleterek, bizi eşek yerine konanların hiç değilse içini rahatlatmaz mı?.
Bir ekip arabası, Talimhane'den 150 liraya aldığı çakarla basıp giden bir hayvansı yaratığı kenara çekip, uygar vatandaşa teşhir etmez mi?.
Uygar olmak, dangalak olmakla eşit hale geldi bu ülkede Sayın Bakanım!.
İstanbul'a sahip olması gerekenlerin hiçbiri makam odasından çıkmıyor..
Bir tek gün otobanlarda ne oluyor, merak edip gitmiyorlar. Görev talimatı vermiyor, verdiklerini de denetlemiyorlar..
Ben yazınca alt kademedekilere fırça atıyorlar, o kadar.. Sanki suçlu, polis memurları ve komiserler..
Kendileri beyzade..
Sayın Bakanım,
İstanbul halkına "Bu ülkede devlet yok" dedirtmekle görevli bir Fetö'cü ancak bu kadar başarılı olabilir!.
Daha ne diyeyim bunlara Sayın Bakanım!.
Daha ne diyeyim?..