Yani bu nasıl bir güzelliktir?. Hepsine sarılıp, teker teker kucaklamak, öpmek isterdim.. Bu yazımı o öpüşler yerine kabul edin, göğsüme gurur, geleceğime umut, gözlerime yaş dolduran gençler.. Yeditepe Üniversitesi'nden bir davet geldi. Öğrenciler yaptıkları anket sonunda beni "En İyi Köşe Yazarı" seçmişler.. "Bu tür ödülleri bizim gibi ununu elemiş, eleğini asmışlara değil, böyle bir ödülle coşacak, taşacak gençlere verin. Bu ülkede gençlere fazla imkan tanınmıyor, hatta yolları kesiliyor.. Bari siz gençler, kendi kuşağınıza sahip çıkın" diye kaç ödül töreninde konuştum ve yazdım.. "Amacınız beni okulunuzda görmekse, davet edin, koşarak gelirim. Ödüle gerek yok.. Onları gençlere verin" diye ilan ettim.. Belki de gitmezdim bile.. Eğer Yeditepe, temelinin atıldığı günden beri takip ettiğim, benimsediğim, "Benim" dediğim üniversitem olmasaydı.. Beni inşaat alanındaki otların biçildiği günden başlayarak durmadan Kayışdağı'na taşıyan sevgili asker arkadaşım Bedrettin Dalan, ona atılan tonla rezil iftiranın altından tertemiz çıkıp, tekrar Yeditepe'ye dönmeseydi, adım atmazdım. Atamazdım.