Hıncal Uluç Sabah Gazetesi

Yılların öncesinden bir ödev söyleşisi

Nehir Erdoğan'ı tanımayanınız azdır.. Ünlü oyuncumuz.. Dizi yıldızımız.. Onu televizyona biz başlatmıştık, 2000'li yıllara girerken.. Tele Pazar adlı bir kültür, sanat, spor ve eğlence...

15 Ekim 2017 | 392 okunma

Nehir Erdoğan'ı tanımayanınız azdır..
Ünlü oyuncumuz.. Dizi yıldızımız.. Onu televizyona biz başlatmıştık, 2000'li yıllara girerken..
Tele Pazar adlı bir kültür, sanat, spor ve eğlence programı yapıyorduk, Yücel Yener TRT'sinde..
Canlı.. Her pazar 3.5 saat.. Nehir, Ali Kocatepe ile sunucuydu.. O ilk sınavı başarıyla verirken, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde öğrenciydi.
Bir gün elinde bir kayıt aletiyle geldi. Bir ödev vermiş, hocalarından biri, meslek dersinde.. "Ünlü biriyle söyleşi yapın.." O da bana geldi..
Nehir geçen hafta taşındı.
Taşınırken, eski eşyaları karıştırmış.
Dosyaların birinde o ödevi bulmuş. Bana getirdi..
Buyrun.. Milenyuma girerken, neler konuşmuşuz?.
Bana bugün bile ilginç geldi.
Konu ben olunca, bana öyle gelmesi doğal da, bakalım siz ne diyeceksiniz?.

***

Kimimiz reklamlardan kimimiz Galatasaray tutkusundan, kimimiz de her gün bizlere seslendiği Sabah Gazetesi'ndeki köşesinden tanıyor onu.
Ama eminiz ki Türkiye'nin en ünlü, şen kahkahaları dediğimizde tek bir isim geliyor akıllara:
Hıncal Uluç.
Onunla konuştum.
Nehir- Yazılarınızı yazarken genelde nelere dikkat ediyorsunuz? Konularınızı seçerken o konuyu ele almanızdaki etmen nedir?
Hıncal - Hiçbir şeye dikkat etmiyorum. Her şey içimden geldiği gibi. Konu da içimden geldiği gibi seçiliyor, yazı da içimden geldiği gibi yazılıyor.
Başarının sebebi de bu zaten. Her şeyin içimden geldiği gibi olması. Hiçbir şey hesaplı, planlı değil.
N- Genelde zaten hemen hemen her konu hakkında yazıyorsunuz. Peki her şeyin yazarı, her şeyin gazetecisi olmak ne gibi zorluklar getiriyor, ne gibi sorumluluklar yüklüyor?
H- Sizin yok mu her konu hakkında fikriniz?
Ayakkabı almaya giderken yanınıza bir ayakkabı uzmanı alarak mı gidiyorsunuz?
Sinema filmini seçerken, bir sinema eleştirmenine telefon edip; "Şu film nasıl, ona gideyim mi?" mi diyorsunuz?
Ev ararken mimarlarla mı arıyorsunuz? Yaşayacağınız şehri, semti seçerken şehircilerle, çevrecilerle işbirliği mi yapıyorsunuz? Her insanın her konuda fikri vardır. Ama ülkemizde insanlar konuşmaları adeta doğdukları andan itibaren yasaklanmaya başlandığı için fikirlerini açıklamaktan korkarlar.
Zannederler ki fikir açıklama hakkı dünyada sadece uzmanlara mahsustur. Ben bunun aksini kanıtlıyorum. İnsansam ve bir şey benim için yapılmışsa o zaman o şey hakkında bir fikrim her zaman olacaktır. Mesela izlediğim bir basketbol maçı basketbol eleştirmenleri için yapılmıyor.
Hıncal Uluç seyretsin diye yapılıyor. O zaman Hıncal Uluç'un bu maç hakkında fikri olacaktır.
Bu maçta kimlerin iyi oynadığı hakkında fikri olacaktır.
Bu maçta hangi takımın iyi oynadığı hakkında fikri olacaktır. Bu maçta hakemin maçı nasıl yönettiği hakkında fikri olacaktır. Bütün bu fikirler olunca da fikrini söyleyecektir. Fikir özgürlüğü demek fikir sahibi olmak özgürlüğü demek değildir. Türkiye'deki medya fikir özgürlüğü diye kıyamet koparır ondan sonra da fikrini açıkladığı zaman "Sen sus! Fikrini açıklama, bu konuda sadece uzmanlar konuşabilir" der.
N- Özellikle iyimserlik ve sevgi üzerine çok güzel yazılarınız olduğunu biliyoruz. İyimserlikle ilgili yazılarınızı yazarken kendi olumsuzluklarınızı göze alarak mı yazıyorsunuz?
H- Tabii!. Yani zamanında kötümser olduğum için neler kaybettiğimi biliyorum. Özellikle gençlik yıllarımda. Günün gençlerine o yüzden ağabeylerimin bana söylemediklerini söylemeye çalışıyorum.
N- Peki bu düşüncelerinizi kendi yaşantınızda da uygulayabiliyor musunuz?
H- "Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma" demiş eskiler." İnsanların doğruları bilmeleriyle, doğruları yapmaları çok farklı şeyler. Yani kendim de yapmaya uğraşıyorum.
Az biraz başarıyorum da tabii, ama yüzde yüz başarılı olduğum söylenemez. Zaten hiç kimse hiçbir konuda yüzde yüz başarılı olduğunu söyleyemez. Ben doğruları söylemeye uğraşıyorum.
N- Kariyer açısından tam olarak istediğiniz yerde misiniz?
H- Tabii. Yani başarılı bir hayat yaşadığımı düşünüyorum mesleki açıdan.
N- Bu zamana kadar çok yapmak isteyip de içinizde kalan bir şey oldu mu?
H- Hayır yok. Her şeyi yaptım keyifliyim.
N- Şu anda Türkiye'deki eğitim sistemi, özellikle de üniversiteler hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?
H- En kötü sistem bir defa insanların robotlar gibi akıllarından dahi geçirmedikleri birtakım mesleklere zorlanmaları. Efendim; denebilir ki yazmasınlar, 10 tane seçme hakları var. Çocuklar o sınavda 10 tane seçme hakkını ya da 20 tane seçme hakkını ya da 100 tane seçme hakkını yazarken istedikleri meslekleri düşünmüyorlar, genelde kazanabileceklerini yazıyorlar. Yani oradaki seçme hakkı "Canım bunu istiyor" anlamına gelmiyor ne yazık ki. Biz bugünkü kuşaklara göre daha talihliydik.
Lise yıllarımızda büyüyünce ne olmak istediğimizi konuşurduk ve de olabilirdik, önümüzde bir engel yoktu. Öyle üniversite sınavıydı da, bilmem neydi de, falandı filandı öyle bir şeyler yoktu. Şimdi çocuk işletme mühendisi olmak istiyor. Çin filolojisi okuyor sonunda, bugünün sistemi içinde.
N- Sizin eğitim durumunuz nedir?
H- Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdim ben. Biz şu anda eğitim düzeyi olarak çok daha ilerde ama sistem olarak çok yanlıştayız. Yani bu saçmalık sadece seçilen üniversitelerin, fakültelerin adında değil. Bu gün Türkiye'nin pek çok yerinde üniversite açıldı. Niye açıldı bu üniversiteler?
İşte evvelden bir Ankara'da, bir İstanbul'da üniversite vardı. Herkes buralarda toplanıyordu. Şimdi her yerde üniversite açtılar.
Ortaya çıkan tablo şu: Erzurumlu kız çocuğu İzmir'de okuyor, oradaki üniversiteyi kazandığı için; İzmirli kız çocuğu da Erzurum'da okumaya çalışıyor o da, o üniversiteyi kazanmış. Oysa Erzurum'da üniversite açılmasının sebebi Erzurum yöresindeki insanlar başka yörelere gitmeden kendi çevresinde okusunlar.
Bir yerde açılan üniversitenin amacı öncelikle o yöreye hizmet vermek olmalı. Branşlar, atıyorum. Erzurum'da sağlık hizmetleri eksikse İstanbullu delikanlılar, İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olanlar Erzurum'da doktorluk yapsın diye mesela onları rotasyon motasyon diye yapay zorlamalarla yollayacağına, Erzurum'da tıp fakültesi açarsın ve Erzurum insanını doktor yapıp orada çalışmasını sağlarsın. Erzurum'da belli bir tarım varsa, o fakülteyi açarsın, Ziraat Fakültesi'ni.. O tarımın uzmanlarını orada yetiştirirsin. Erzurum'da kış sporları varsa gelişmekte olan, bir spor fakültesi açarsın oradan kayak öğretmenleri yetiştirirsin. O çocuk artık oraya gider, orada okur, orada mezun olur ve orada hizmet eder.
Böyle bir düzen ne yazık ki uygulamada yok.
O zaman Türkiye'de işler, planlı programlı değil, laf ola, torba dola yapılıyor.
N- Sizce şu anda üniversite gençleri bu sistemin dışında kendi adlarına olmaları gereken yerdeler mi?
H- Üniversitede önemli olan şey eğitim.
Öteki sosyal faaliyetler her devirde kendi içinde olmuştur. Onları da fazla ciddiye almamak gerekir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
En güzel manzara... İnsan!.. 23 Kasım 2022 | 4.132 Okunma Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. 24 Nisan 2022 | 300 Okunma Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. 23 Nisan 2022 | 618 Okunma Domenec Torrent, hoca moca değil!.. 22 Nisan 2022 | 377 Okunma Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. 21 Nisan 2022 | 268 Okunma