Bizans Uzmanı Üstat Radi Dikici, yaşadığımız kentin tarihini
romansı üslubu ile anlatmaya devam ediyor. Bugünkü surlara adını
veren İmparator Heraklius'u anlatan bölümün sonuncusu bugün..
***
Heraklius, sabah erkenden imparatorluk ofisine gitti. Masasının
üstüne yiyecek ve içecekler konulmuştu. O zaman fark etti ki
akşamdan beri hiçbir şey yememişti. Tam bir şeyler atıştırmaya
başlamışken başmabeyinci içeri girdi.
"Majesteleri, Vali Priskus önceki imparator Phokas'ın, karısının ve
kardeşinin buraya getirildiğini haber vermemi istedi."
"Kardeşi ve eşi dışarıda beklesinler. Phokas'ı içeri alın."
Phokas iki muhafızın arasında elleri, ayakları zincirle bağlı bir
şekilde içeri girince Heraklius şaşırdı. Zincirlerinin çözülmesi
için işaret etti. Phokas'ın halinden işkence gördüğü anlaşılıyordu.
Güçlükle yürüyor ve her hareketinde oldukça acı çektiği yüzünden
okunuyordu. Özellikle yerinden çıkan sağ kolunu kıpırdatamıyordu.
Ellerinde ve ayaklarında darbe izleri vardı. Üstündeki kıyafet ise
paramparçaydı. Heraklius Phokas'a baktı. Perişan durumuna rağmen
hiç de korkmuş hali yoktu. Tarihi kayıtlara geçen konuşmayı
nakledelim..
"Heraklius, Phokas'ın üstünde yırtılmış imparatorluk elbisesine
bakarak sordu; 'İmparator bu mu?
Sen mi imparatorluğu yönettin?'
Phokas kahkahalarla gülerek, beklenmedik bir cevap verdi:
'Ya sen, benden daha iyi mi yöneteceğini zannediyorsun?'
Heraklius kararını verdi... Acımasız olana acınmazdı, sonu hak
ettiği şekilde olmalıydı...
'Alın götürün, eziyet ettiği halkın önüne atın, bunu' dedi."