'Uluslararası bir yolculuk sırasında uçak Suudi Arabistan üzerinden geçerken, hostes hava sahasından çıkıncaya kadar uçakta alkol alınmasının yasaklandığını duyurur. Bu, karanın havayı işgal etmesidir. Toprak=toplum=millet=kültür=din şeklindeki antropolojik alan denklemi kısa bir süre için havaya yazılmış olur.'
Bu satırları Auge'nun Türkçeye 'Yer-Olmayanlar' olarak çevrilen Non-Places adlı kitabında ilk okuduğumda, vasıtaların kültürle ilişkisi üzerine pek düşünmediğimi fark etmiştim. Oysa uçak, tren ya da gemi, her biri kendine has bir zaman-mekan kültürü yaratıyor, hatta bazen birbirini dönüştürüyordu.
Sonra Arjantinli antropolog Nestor Garcia Canclini'nin 'Antropolog şehre yaya, sosyolog otoyoldan arabayla, iletişim uzmanı uçakla gelir' sözünün izinden giderek John Tomlinson'un 'Küreselleşme ve Kültür' adlı kitabında uçak yolculukları üzerine zihin açıcı yorumlar okudum. Tomlinson, uçakların mekansal bir deneyimi zamansala nasıl dönüştürdüğünü anlatıyordu, küreselleşme ve kültür ilişkisini tartışırken.