Millet olarak çok zor zamanlardan geçiyoruz, kayda geçecek bir
tarihin içinde yürüyoruz.
Önce Allah’a şükredelim. Darbecilerin meşum planları Allah’ın
yardımı ile tersine döndü. Hepimiz şimdi bu inayete layık olmak
için kendimize çekidüzen verelim.
Sonra hain teşebbüs sırasında vefat eden tüm şehitleri rahmetle analım ve onlara olan borcumuzu ödemek için vazife şuuru ile kendimizi teçhiz edelim.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve üzerinde yaşadığımız vatan toprağına sahip çıkma sorumluluğunu ve onurunu hiç elden bırakmayalım.
Türkiye için bir dönüm noktasındayız. Tek bir çıkış yolumuz var; birlik... Bu, öyle sloganik bir dilek ve temenni cümlesi değil. Rasyonel bir akılla vereceğimiz tek karar bu; ‘Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, darbeye karşı birlik olmak, demokrasinin yanında yer almak...’ İkinci bir cümle kuracak durumda değiliz. Demokrasi taraftarlığımızı ise, ancak meydanlardaki ‘demokrasi buluşmaları’nda gösterebiliriz. Bütün farklılıkları geride bırakıp, tüm vatandaşlar olarak parçası olduğumuz bu ülke için sağduyulu, feraset ve basiretli bir tavır ortaya koymak durumundayız. 15 Temmuz gecesi millet olarak gösterdiğimiz direnişi, birlik ve beraberliği hiç eksiltmeden sürdürmek zorundayız. İçerideki ve dışarıdaki bütün düşmanların hesaplarını bozacak yegane şey bu.
Tek bir ayrılık cümlesi kurmak, bu ülkeye ihanettir. Darbeye karşı dururken, demokrasinin yanında olurken kuracağımız cümlelerin arasına, birlik ve beraberliği zedeleyecek ufak bir ayrılık iması karıştırmak dahi sorumsuzluktur. Sosyal medyada rastlıyoruz, insanlar birlik mesajı verdiğini zannederken, satır aralarında kardeşlik dağlarını yıkıyor. Sadece aklımızdan geçenleri değil, içimizden geçen hisleri dahi tartmak durumundayız.