Eskiler, ‘müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar’der. Yani fikirlerin çatışmasından hakikat şimşeği doğar. Kendini sürekli yenileyen bir düşünce ve fikir iklimi için düşüncelerin karşılaşması ihtiyaçtır.
Klasik ilim geleneğimizde mantık ilminin bir parçası olarak münazara bahsi, bu rafine ikna sanatına tekabül eder. Moda tabirle münazara en entelektüel oyundur.
İki kişilik düşünme faaliyetidir. Kişiler birbirine yardımcı olarak ilim elde etmeye çalışır. Fikirlerin müsademesi sırasında çelişkiye düşmeden hakikati ortaya çıkarmak esastır. Münazara bir tür ikna sanatıdır.
Osmanlı medreselerinde bir eğitim metodu olarak kullanılmıştır. Sultanların huzurunda günlerce süren münazaralar yapılmış, âlimler çeşitli konularda tartışmıştır. İslam âlimleri münazara ilmine dair çok sayıda risale yazmıştır. Osmanlı’nın belli dönemlerinde bu eserlerin sayısının arttığı bilinir. Fatih dönemi, Kadızadeliler hareketinin akabinde ortaya çıkan fikri hareketlilik, modernleşme dönemleri fikir karşılaşmaları bakımından verimli zamanlardır. Bu dönemlerde yazılan eserlerde, münazaranın adabı en ince detaylara kadar anlatılmıştır.