‘Hamili kart yakınımdır’ cümlesi ne yazık ki bu toprakların kılcal damarlarına işlemiş büyük bir sorundur. Sadece bugün ve sadece ülkemizde değil, demokrasi ya da adalet duygusunu içselleştirememiş toplumların en ciddi problemidir. Bu yönüyle toplumun tüm kesimleri için, ilk taşı günahsız olan atsın demek gerekir. Bu öyle bir sorundur ki, ‘hamili kart yakınımdır’ diyen de, onu böyle demeye mecbur bırakan talep sahibi de, o söze prim veren makam sahibi de çift yönlü bir bıçakla karşı karşıyadır. ‘Kırk yılda bir işim düştü, onu da yapmadı’ yargılaması akraba, eş-dost mahkemesinde verilen ve yıllarca hafızalardan silinmeyen bir hükümdür adeta.
Akrabam, köylüm, hemşerim, soydaşım... Bu ortak kimliklerin sonu gelmez. İş ehliyetinin, liyakat üzerine kurulmuş bir bürokrasinin en büyük düşmanıdır nepotizm. Kökleri 16.yy.’da papalara kadar uzanan, Latince ‘nepo’ kökünden, İngilizce ‘nephew’, yani yeğen anlamına gelen kelimeden türeyen nepotizm, neredeyse insanın olduğu her yerde mevcuttur. Fakat bu meşru olduğu anlamına gelmez.
Bu tavrın kökeninde çeşitliliğe, çoğulculuğa ve heterojen yapılanmaya hazır olmayan cemaatçi ve kabile yaşantısının aksülamelleri vardır. Özellikle köyden kente göç sürecinde köydeki ağa patronajı, şehre bir nevi himayecilik olarak taşınır. Hemşeri dayanışması yabancılaşmaya, soyutlanmaya karşı bir tampondur. Yabancıyla nasıl ilişki kurulacağı, nasıl bir hukuk geliştirileceği meselesinin en kestirme çözüm yoludur akraba kayırmacılığı. Birbirinin dilinden anlayan, olası bir kusur-ihmal durumunda daha kolay telafi edilen bir ilişki geliştirmeye müsaittir.