Ramazan tebrikleri ve kandil kutlamaları, klişeleşmiş halleriyle, hayatımızın ayrılmaz bir parçası... Artık uzun, ağdalı tebrikler yazmıyoruz. 140 karakterle işimizi hallediyoruz. Telefonumuzun mesaj kutusu dünden kalan kurumsal ‘Kadir Geceniz mübarek olsun’, ‘Allah, Kadir Gecesi’ni idrak ve ihya etmeyi nasip etsin!’ gibi temennilerle dolu. İdrak ve ihya temennisi son derece derinlikli ve esaslı, ihtiyacımız olan bir dua. Bizleri bu güzel duanın muhatabı kılan dostlara elbette teşekkür edip, mukabele edelim. Ve onları tenzih ederek, tebrik klişelerinin anlam dünyamızda nasıl bir karşılığı olduğuna odaklanalım.
Şehit haberlerinin kandil tebriklerine, terör lanetlemelerinin ramazan kutlamalarına, Cuma namazlarının canlı bomba paniğine karıştığı bir vasatta, ülke olarak politik gündeme garkolmuş halde bir ramazan geçiriyoruz. Ramazan, kimimiz için açlık-tokluk seviyesinde sadece bedeni boyutu olan bir ibadet. Kimimiz için iftar ve sahur sosyalleşmeleri ile sosyal bir hadise. Kimimiz içinse tarihi hafızayı yenilemek için son derece elverişli kültürel bir ajanda. Kimileri için yalnızca bir ticari mevzu, kimileri için imaj üzerine kurulmuş medyatik bir gündem. Bazıları içinse, samimi bir yardımlaşma ve dayanışma zamanı... Ama öyleleri var ki onlar için gerçek bir manevi yükseliş vesilesi... Ramazanı en karlı, en derin, anlamına en uygun geçirenler de onlar elbette.
Söz klişesinden öteye geçememekle, idrak mertebesine ulaşmak arasında pekçok katman var. Bunların samimiyetini, ubudî karşılığını takdir, elbette Allah’a ait. Fakat toplumsal olarak lafzen bu kadar gündemimizde olan bir konunun ruhen de bizi inceltmesi, yüceltmesi beklenir. Ramazan maddi ve manevi perhizdir. Nefsi arzuların bir emir karşısında dizginlenmesi, ruhun, kişiliğin yeniden inşa vesilesidir. Bu idmanın 30 gün olması ise, son derece anlamlı. İnsanın bir alışkanlığı kazanması için gerekli süre, aşağı-yukarı bu zaman dilimine tekabül ediyor. Bu süreçte kazandığımız maddi-manevi terbiyenin tüm yıla yayılması esas olan.