Geçtiğimiz günlerde Avustralya İklim Enstitüsü bir rapor yayımladı. İklim değişikliğinin kahve üretimini büyük oranda düşüreceğini ve 2080’lerde dramatik yokluklara ulaşılacağına dair. Yani fincanlarımız müzelere taşınırken, kupalarımız boş kalacak. 2080’lerde kahve, gündelik hayatımızın bir parçası olmaktan çıkacak. Bu raporu destekleyen başka araştırma sonuçları da yayımlanmıştı İngiltere’de daha önce.
Günlük 2.25 milyar fincan kahve tüketilen bir dünyada, 125 milyon insanın geçim kaynağı olarak küresel bir endüstriye de dönüşen kahve, sadece bir keyif aracı değil, ekonomik, politik, sosyal bir olgunun adı.
İnsanlığın kahveye hangi ara böylesine müptela olduğuna bakacak olursak, kahvenin küresel bir macerası olduğunu görürüz. Yaygın rivayete göre, Habeşistan’da yani bugünkü Etiyopya’da bir çoban, dağ yamaçlarında otlayan keçilerin belirli bir meyveyi yedikten sonra canlandığını fark ediyor. Uzun süre gözlemledikten sonra meyveyi toplayıp suda pişirince ilk kahveyi de yudumlamış oluyor. Etiyopya’dan Yemen’e geçen kahve, burada sufilerin zikir sırasında uyanık kalmak için kullandığı bir içecek haline geliyor.