Büyüyünce, doktor, mühendis, öğretmen olmak ister çocuklar. ‘Mülteci olmak’ kimsenin aklından geçmez. Mültecilik, hep başkalarının yaşayacağı bir hikâyedir. Muhtemelen onlar için de öyleydi. Ama şimdi evlerinden, şehirlerinden ve ülkelerinden uzakta, geleceği belirsiz insanlar onlar. Suriyeli 2 milyon kişiden söz ediyoruz. Çoğu çocuk, genç ve kadın... Hayalini kurabildikleri bir gelecekleri olmayanlar...
II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın karşılaştığı en büyük
insanî felaket diye tanımlıyor Birleşmiş Milletler Mülteciler
Yüksek Komiseri, Suriyelilerin başına gelenleri. II. Dünya
Savaşı’ndan bu yana dünyadaki mülteci sayısı ilk defa 50 milyonu
aşmış. 2 milyondan fazla mülteciyi kabul eden Türkiye ise, dünyada
mülteci kabul eden en büyük ülke olarak tescilleniyor.
2011’den bu yana Suriye’den Türkiye’ye gelen 2 milyon 100
bini ‘vatansız çocuklar’ olarak dünyaya gelmiş. Sınırları aşıp,
Suriye’den gelenlerinse %53’ü,18 yaş altı çocuklardan oluşuyor.
Onların hepsi bir insan. Ve barınma, beslenme, ısınma, sağlık, dil
ve iletişim, sosyal ilişkiler ve çalışma gibi temel ihtiyaçları
var. Türkiye, ‘geçici koruma’ statüsü ile elinden geleni yapmaya
çalışıyor onlar için.