Osmanlı toplumunda gündelik hayat içinde kitabın yerine dair ilginç bir konu başlığı karşımıza çıkıyor; dergâh kütüphaneleri... Saray edebiyatını bir tarafa bırakacak olursak, Osmanlı’da kitabın toplumsal hayat içindeki karşılığı iki kurum üzerinden takip edilebilir. İlim kurumu olarak medrese bunun ilk adresi... Halkın kitapla ilişkisini görmek istediğimizde ise, cami, tekke ve dergâhlar ön plana çıkıyor.
Hemen her tekkede var olan küçük kütüphaneler, Osmanlı toplumunun neler okuduğunu, hangi kaynaklardan beslendiğini gösteriyor bize. Bu konu literatür açısından henüz yeterince ele alınmamış bakir bir alan olsa da, sınırlı bilgilerimiz okuma, yazma hatta hikaye etme gibi eylemlerin dergâhlarla yakın bağına işaret ediyor. Konuyla ilgili, Osmanlı tarihçileri içinde ilgilendiği gündelik yaşam konuları itibarıyla ayrıcalıklı bir yere sahip olan Suraiya Faroqhi, ‘eğer Müslüman Osmanlı kentlisinin yazılı kültürünü yakından incelemek istiyorsak, medrese ve saray kültürüne bağlı olmayan ama sırf sözlü geleneğe de dayanmayan bir alanla ilgilenmek gerekir’ diyerek, ‘kitap dünyasına açılan kapı’ olarak dergâhları işaret ediyor.