Palmira, yani hurma ülkesi... Eski adıyla Tedmür. Mezopotamya’dan Çin’e uzanan ticaret yolunun en önemli duraklarından birisi... Hz. Süleyman tarafından kurulduğuna dair rivayetler var. Hatta Sebe Melikesi Belkıs’ın, Hz. Süleyman’ı Tedmür’de ziyaret ettiği ve mezarının da burada bulunduğu bilgileri yer alıyor tarihi kaynaklarda.
Tedmür, Roma ve Persler arasında mücadelelere sahne olan bir
kent. Daha sonra, Sasani ve Roma rekabetinden istifadeyle yerel bir
emirin kurduğu Tedmür Krallığı devri başlıyor kentte. Sonra Bizans,
sonra İslam fetihleri... Emeviler, Memlükler, Osmanlılar derken
Suriye sınırlarında bir kent olarak bugünlere kadar geliyor. Katman
katman tarih, katman katman kültür...
Fakat ne yazık ki, Eskiçağ’dan kalma harabeleri, binlerce
kitabesiyle Palmira, şimdi DAEŞ terörünün tehdidi altında... Çöle
hayat veren ticaret kervanlarından dolayı ‘çölün gelini’ olarak
adlandırılan şehirde şimdi ‘İslam’ adına, kıyım ve yıkım
yapılıyor.
Oysa Müslümanlar, tarih boyunca insanlığın kültürel mirasına böyle
bir muamelede bulunmadılar. Nitekim Palmira’nın bugünlere kalması,
Müslümanların yüzyıllardır bu mirasa dokunmadığını gösteriyor.
Zira İslam fetihlerinin, savaş hukukunun en önemli
prensiplerindendir mabetlere, ağaçlara zarar vermemek... Tarihi
eserler de, insanlığın birikimidir. Kur’an, geçmiş kavimlerin
izlerini bir ibret, bir ders aracı olarak görür.