'Ey Anadolu! Ruhumuzun toprağı!' diyor ya Sezai Karakoç. Tıpkı onun dediği gibi ruhumuzda mayalanan harman; Anadolu!
Farklı mizaçları, doğu ile batıyı, farklı dünya görüşlerini, mistisizm ile materyalizmi buluşturup kaynaştıran geçiş yolu, Anadolu. Üst üste yığılmış, iç içe geçmiş fikir ve hissiyatlar coğrafyası… İrfan kozası!
Millet olarak acılarımızı dindirecek merhem, yine senin hamurundan neşet edecek.
Karakoç'un satırlarından ilerleyecek olursak;
'Ey Anadolu! Her zaman, beklenmedik anda, nefs müdafaasının kahraman çocuklarını çıkardın. Onları doğuran ana oldun. Mevlana'nın, Hacı Bektaş-ı Veli'nin, Hacı Bayram-ı Veli'nin, Yunus Emre'nin, Aziz Mahmud Hüdai'nin, binbir veli, bilgin, şehit ve gazinin, önder ve erin toprağı!…
Zikir yankısıyla göğsü şişmiş dağların, artık, o ilahi esiş rüzgarlarını gönderecek doğurganlıklarını mı yitirdiler?…
Ey Anadolu! Büyük sürprizini artık göster!
Meşaleni yükselt ey Anadolu!'
Türkiye'nin ihtiyacı olan birlik ve beraberlik meşalesinin, bu sefer topyekûn bir milletin şahsında tecessüm etmesi bekleniyor. Bu bir yoktan varoluş değil, sadece potansiyelin açığa çıkması demek.
Şehitlerin arkasından dökülen gözyaşlarını metanete çeviren o irfanı açığa çıkarmak, yaymak, tek çıkar yolumuz. O irfan ki, tankların karşısına çıkan kadınların cesareti olarak belirdi 15 Temmuz'da. Ölümü göze alarak emaneti muhafazada direnen yiğitlerin direnişi oldu. O irfan ki, geçmişin bütün tecrübesini bir gecede milletin kurtuluşuna seferber etti. Yine olabilir, yine olmalı.
Bu toprakların tecrübesi öylesine zengin ki, bugün Cumhuriyet'in ay-yıldızlı bayrağı, Yunan ve Roma heykellerinin, Asur tabletlerinin, Hitit sfenkslerinin, Selçuklu kitabelerinin, Osmanlı kubbelerinin üzerinde dalgalanıyor. Bu zengin mirasın bilgeliğini, irfanını, hikmetini bugün ortaya çıkarmayacaksak ne işe yarayacak bu zenginlik. Tozlu tarih kitaplarında bir olaylar müzesi olarak mı kalacak?
Bunca farklılığın yüzyıllarca biriktirdiği tarih tecrübesi, Kürt'ü, Çerkez'i, Türk'ü, Laz'ı, Ermeni'si, herkesi birlikte yaşatmaya muktedir.