Yazarlar yaşadıkları döneme tesir ettikleri gibi yaşamlarından sonra da etkilerini sürdürüyorlar. Kuşkusuz arkalarında bıraktıkları en önemli şey; kitaplar. Ortaya koydukları fikirler, zamanlarüstü mesaj, bu kitaplar sayesinde yüzyıllar sonra bile yeni okurlarla buluşmaya imkan sağlıyor. Öte yandan geride bıraktıkları eşyalarla, hayatlarının maddi boyutuna da şahitlik edebiliyoruz. Doğdukları, çalıştıkları ya da bir dönem yaşadıkları binaların yerel yönetimlerce ya da kültür otoriteleri tarafından müzeleştirilmesi, hem onlara karşı vefa duygusunun ifadesine hem de onların şehirle her gün tazelenen güçlü ilişkiler kurmalarına vesile oluyor. Böylece şehrin hafızasında köklü biçimde yer ediniyorlar.
Dünyada birçok yazar müzesi var. Fakat bu işin en eski temsilcilerinin İngilizler olduğunu söyleyebiliriz. Her zaman müze boyutunda olmasa da, herhangi bir mekânda bir yazarın izi mutlaka tescilleniyor. Londra başta olmak üzere İngiltere'deki pek çok şehirde binaların üzerindeki küçük tabelalar dikkat çekiyor. T.S.Eliot, Poet and Publisher, worked here for Faber&Faber, 1925-1965 (Şair ve Yayıncı T.S.Eliot Faber&Faber için 1925-1965 arasında burada çalıştı) Bertrand Russell, 1872-1970, Philosopher and Campaigner for Peace lived here in flat No.34, 1911-1916 (Filozof ve Barış mücadelecisi Bertnard Russell (1872-1970) 1911-1916 yılları arasında 34 numaralı dairede yaşadı) gibi…