İndus Nehri, Mahabarata destanı, Himalaya Sıradağları, Vedalar, Kast Sistemi, Kelile ve Dimne, Tagor, Gandhi, Ganj, yoga ve daha nicesi... İstanbul-Yeni Delhi uçuşunun Hindistan'la özdeşleşen yol azıkları... Ama her biri atıştırmadık kıvamında. Çünkü yeterince 'tanımıyoruz Hind'i'... Cemil Meriç'in dediği gibi...
"Çağdaş Avrupa, en aydınlık taraflarıyla Hint'in bir devamıdır" Meriç'e göre. Her ne kadar sanatın, felsefenin, medeniyetin kökleri Yunan'dır dese de Batı!
"Hind'in ruhunu canlandıracak tiyatro kahramanı, ne uzun bir tarihin yükü altında ezilen Agamemnon olabilirdi, ne de Ortaçağ'ın karanlık hüznüne gömülen bir Hamlet veya Faust. O ülkeyi, balta görmemiş bir ormanın kucağında unutulan bir genç kız temsil edebilirdi ancak. Bir genç kız ki beşiğine koku serpen çiçeklerle kardeş ve eliyle beslediği ceylanlar kadar uysal...'
Bu cümleler eşlik ediyor, demir kuş ayaklarını yere basana kadar zihnime... Az sonra Hint yağmurlarının bereketlendirdiği topraklardayız. Hissin ve hayalin vatanında...