15 Temmuz gecesi, sokaklar hareketlenirken, internet arama motorlarında da bir hareketlenme yaşandı. Google’a ‘tank nasıl durdurulur?’ sorusu düştü. Google nasıl cevaplar verdi bilmiyorum ama o geceye damgasını vuran bu sorunun akılla değil, kalple sorulmuş bir soru olduğunu biliyoruz. Elbette akleden bir kalple...
Bu kalbi çok iyi tanıyoruz. Çanakkale cephesinde, zırhlı İngiliz gemisini batıran ve savaşın seyrini değiştiren 215 kilogramlık ağır top mermisini, tek başına sırtlayan Seyit Ali’nin kalbi. ‘O an bir çam kütüğü gibi geliverdi’ dediği ağır mermiyi, mekanizması bozulan topun namlusuna sürmüştü Onbaşı Seyit...
Oklavasını alan teyzelerin, bastonunu kapan dedelerin, tekerlekli sandalyesini koşturan kadın ve erkeklerin, dev tankların karşısına çıkışı da, bundan farklı değil. Bu nedenle yaşananlar, gerçek anlamda bir İstiklal mücadelesi olarak adlandırılmayı hakediyor. 15 Temmuz gecesi, millet meydanlara koştu.
Bir tankın üzerine çıkma cesaretinin nasıl birşey olduğunu düşünmek için iki dakikamızı ayıralım. Ağır silahlarla burun buruna gelmenin, insana neler hissettirebileceğini hayal edelim. Bu gerçekten inanılmaz bir kahramanlık.
15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı verilen mücadelenin, Türkiye Cumhuriyeti tarihine çok destansı hikayelerle geçtiğine kuşku yok. Bu uğurda can verenlere minnet borcumuz yaşamımız boyunca sürecek. Onlara olan borcu ödemenin en güzel yolu, şimdi bu hain girişimi, Türkiye’nin geleceği için bir hayra dönüştürmek.
Hainliğin hangi noktalara gelebildiğini, yeni nesillerin de ne kadar kahraman olabildiğini zihnimizin bir köşesine nakşedip, şimdi rasyonelce sorunlara ve çözümlere eğilmek vakti. Devletin sorunlarını ele almak ve uygun çözümler bulmak, devlet erkanının sorumluluğunda bir konu. Fakat paralel devlet yapılanmasının toplumsal boyutu, çok yönlü olarak hepimizi ilgilendiriyor. Sivil toplum kuruluşlarını, eğitim kurumlarını, hatta zekatını, sadakasını, kurbanını infak edecek hayır kurumu arayan sıradan vatandaşı dahi...
40 yıldır bu toplumun dini duygularını sömüren ve sözde eğitim faaliyetleri yapan bir oluşumun geldiği nokta, artık tüm dünyanın malumu. Sinsi bir yayılma hareketi ile devletin kılcal damarlarına yerleşen bu yapı, ülkemizin ve devletimizin menfaatlerini dinamitleyen bir işe kalkıştı. Bu yapının toplumda ve devlette nasıl kök saldığını analiz ederek, ülkesinin değerleriyle barışık, vatanperver, temel ahlaki ve insani değerleri kuşanmış insanlar yetiştirmenin yollarını inşa etmek gerekiyor.