7 Haziran sandığından sürpriz sonuçlar çıktı. 13 yıldır hep başarısına alışkın olduğumuz AK Parti’nin tek başına iktidar olamaması, yüksek standartlara alışmış Türkiye’yi umutsuzluğa sevk etse de, mevcut tabloda bazı rasyonel gerçekler var. AK Parti tüm yorgunluğuna ve yıpranmışlığına rağmen birinci parti. CHP, her zamanki gibi iktidar rüzgârında savrulan ve kaybetmeyi mizacı haline getirmiş demode bir yapı olarak seçimin kaybedeni. MHP, başkalarının kaybıyla kazançlı çıkanlardan. HDP ise ödünç oylarla seçimin ikinci kazananı.
Bu tablonun muhasebe edilmesi gereken iki yönü var. Birincisi,
çok farklı siyasi taleplerin demokratik zeminde kendini ifade
imkânı bulması ki, demokrasi açısından bu önemli bir gelişme. Ve
Türkiye bu gelişmeyi AK Parti’ye borçlu. Akan kanı durdurup, siyasi
talepleri meclise taşıyan süreç, 13 yıllık demokratikleşmenin
sonucu tezahür etti.
Fakat bu sürecin Meclis’e yansıyan kısmı yeterince iç açıcı değil.
Meclis oldukça sentetik ve uyumsuz kimlikleri bir araya getirecek.
%13’lük HDP oyunun neredeyse %7’si emanet. Bu şartlar altında AK
Parti’nin devre dışı olduğu uyumlu bir hükümet zaten ufukta
görünmüyor. Türkiye yeni bir sınava giriyor. Umalım ki, bu süreç
Türkiye’ye demokrasi yolunda bir eşik daha atlatsın.