O toplantıda Fransız Akademisi üyesi Yahudi Tarihçi Pierre Nora (1931 doğumlu) şunları söylemişti; “Avrupa’nın kendi hüviyetini pekiştirmek için kendi dışındakilerle zıtlaşması gerekir. Bolşevik Rusya çökünceye kadar bu Sovyetler idi. Şimdi İslam dünyasıdır.
O toplantıda Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliğinin en temel şartının, Türkiye’nin Müslümanlığa sırtını dönmek ve 1930’lu yıllardaki politik zihni yapıya dört elle sarılmak olduğu ifade edildi.
Şimdi 2019’dayız. Camii açılışlarında devlet büyükleri Kur’an-ı Kerim okuyorlar. Bu gelişmeler güzel gelişmeler gibi görünüyor değil mi?
O zaman şunları soralım; 2006’da domuz etinin “kasaplık” et haline getirilmesi, camii açılışlarında Kur’an-ı Kerim okuyan “devlet büyükleri” için acaba ne ifade eder? Devlet büyükleri için neyi ifade etmesi bir tarafa rey deposu olarak görülen Anadolu insanı için nasıl anlaşılmalı?