1
80'li yıllarda, limana, tepeden bakan Rubul'in ve komşusunun (komşunun adını hatırlayamadım) kahvesinde çay içmek için dahi sık sık Poyrazköy'e giderdik.
O günkü Poyrazköy, limanı ve sahili ile tertemiz, şirin bir balıkçı kasabasıydı.
Hep sevmişimdir oraya gitmeyi... Millet vekilliği süresi hariç. Milletvekili olarak gittiğimde köylü toplanır ve mutlaka yapı yapma yasağından söz eder ve derdi ki; 'uşaklarımız büyüdü, evlenecekler/evlendiler, yeni ev lazım...'
Ben de, cevaben; 'bakın sizler ya da atalarınız doğdukları yerlerde (Poyrazköylülerin çoğunluğu Rize Gündoğduludur) doymamış olacaklar ki buralara gelmişler. O kadar uzağa gitmeye de gerek yok, mesela ben; doğduğumuz köyde ortaokul olmadığı için abim ilkokulu bitirince kasabaya indik, daha sonra da bu kez kasabada (Görele) lise olmadığı için İstanbul'a göç etmek mecburiyetinde kaldık.
Yani doğduğumuz yerde de doyma (her türlü) şansı/imkanı bulamadık.