Hüseyin Besli Akşam Gazetesi

Aynı derenin balıklarına ne oldu?

Mutasavvıflara en çok yaklaştığım andır, bazı hayatlarla karşılaştığım ve anlayamadığım anlar. Kastettiğim hayatlar, öyle zannedileceği gibi...

04 Haziran 2017 | 165 okunma

Mutasavvıflara en çok yaklaştığım andır, bazı hayatlarla karşılaştığım ve anlayamadığım anlar.

Kastettiğim hayatlar, öyle zannedileceği gibi, olağanüstü faaliyetlerde/gösterilerde bulunan ulu ve veli kullara ait değil;

Daha sıradan, daha dokunabileceğimiz yakınlıkta, sağımızda ya da solumuzda yer alan, önümüzde ya da arkamızda yürüyen kişilere ait.

Bu vadide beni şaşırtan şey ise; işte bu bazı kişilerin hayatlarının lineer bir şekilde hep yukarıya doğru ilerliyor olması.

Önlerine serilmiş hayat yolunun ütülenmişçesine düz ve düzgün olması.

Varsın öyle olsun.

Kimsenin hayatından ve o hayat içindeki kazanımlarından rahatsız olmadığımız gibi gözümüzde yok.

Ancak, mesele bu kadar da basit değil;

Zihnimin düzeni bozuluyor, kimi sabiteler sarsılıyor, bilgiye ve bilmeye dair güvenim ve sadakatim yara alıyor… derdim bu.

2

Mesela:

Olaya organizmacı bir yaklaşımla eğildiğimizde şöyle genellemede bulunabiliriz değil mi?

Vücut genel olarak hasta ise, yani organizmada genel bir bozukluk var ise; bu hal, aynı oranda olmasa da üç aşağı beş yukarı vücudun bütün organlarına sirayet eder, onarı da hastalandırır.

Öyleyken; hekimlerin başı (başhekim) tarafından bu bünyede hastalık var diye teşhis konulmasına rağmen;

Bu teşhisten cesaret alarak (veya yola çıkarak) üçüncü kişilerin (bu üçüncülerin bir kısmının da hekim olması mümkün) bünyede hastalığa yol açan sebeplere, kişilere, olaylara dair tespitleri, teşhisleri söz konusu iken;

İşte o kişilerin engellenmeksizin yürümeye devam etmeleri, edebilmeleri ön kabullerimizi, ezberlerimizi bozuyor; bizleri nasyonaliteden uzaklaştırıp, vehmi ve hayali alemlerin kapısına bırakıveriyor.

3

Yine;

Sosyal olayları anlamada ve insan davranışlarını çözümlemede İbn Haldun’a başvurduğumuzu varsayalım.

Ne diyor üstat: “İnsan çevrenin çocuğudur.”

Yani, aynı çevrenin çocukları bir anlamda benzer hayatları ve benzer kaderleri yaşarlar.

Peki nasıl oluyor da;

Aynı derenin balıkları içinden bazı balıklar,

Pişirilmek için tam tavaya konuldukları sırada, her seferinde aynı balıklar, atlayıp kurtulabiliyor,

Hatta yaşadığı özel tecrübe nedeniyle derenin ağabeyi, üstadı, abisi bile olabiliyor.

4

Sizleri bilmem,

Bu sorular zaman zaman topraktan yukarılara çıkıp bir buhar gibi gelip benim zihnimi sarıyor, kurcalıyor, mıncıklıyor.

İşte o zaman diyorum ki,

Acaba en doğrusu, soru sormaktan vazgeçip, Fatih Türbedarı Ahmed Amiş Efendi’nin sözlerine teslim olmak mıdır?

Ne demiş Amiş Efendi;

“Olan olmuştur

Olacak olanda olmuştur.”

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Üç günlük hikâye 28 Mayıs 2023 | 126 Okunma Bu tepe o tepe mi? 26 Mayıs 2023 | 99 Okunma Allah kimseyi ‘Kimliksiz' kılmasın 21 Mayıs 2023 | 200 Okunma Yolu açık… Gözü aydın… 19 Mayıs 2023 | 151 Okunma “Sakın açmayın” 12 Mayıs 2023 | 320 Okunma