Yine yasaklı yılar, balık avcılığı devam ediyor.
Bir gece, gecenin bilmem hangi saatinde, karanlığın ortası, yırtılırcasına yakından bir alkış sesi geldi.
(Şu anda bir Ahmet Hamdi Tanpınar olmayı ne kadar isterdim. Çünkü az sonra anlatmaya çalışacaklarımı o anlatsaydı da Huzur’a bir bölüm olarak ekleseydi. Çünkü yaşanan gerçek anlamıyla bir şehriyar yaşantısıydı.)
Mesele şuymuş efendim.
Gece oldukça bereketli olacak ki sandalda bulunan dördümüzde (Ergün Kazdal, Hasan Taşçı, İbrahim Açıksöz, Hüseyin Besli) olta kullanıyoruz ve indi bindi durumundayız.
Durumdan oldukça keyiflenmiş olacağız ki; küreklerden, dolayısıyla kayığın nerede nasıl duracağından sorumlu olan Ergün kürekleri hep unutmuş. Yine gecenin bereketinden ve belki de yakamozların cümbüşünden Hasan ve İbrahim Abi ise kah beraber, kah birinin bıraktığı yerden ötekinin devam etmesi şeklinde şarkı söylemekte.