AK Parti inşallah 1 Kasım akşamı tek başına iktidara gelecek. Benim gibi düşünenler için halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan ile birlikte, Sayın Davutoğlu Başbakanlığındaki hükümet, Türkiye’nin yarınları için büyük bir fırsat demek.
13 yıldan beri AK Parti; darbe tehditlerine, 27 Nisan 1997 muhtırasına, kapatılma çökmesine rağmen askeri vesayete boyun eğmedi. Bilhassa, 28 Nisan’da muhtıracılara verilen cevap, o dik duruş, demokrasi tarihimizde vesayete ilk defa “yeter” demek, tarihî bir dönüm noktasıdır.
Askeri vesayet durduruldu ama hiç ummadığımız, tahmin etmediğimiz başka bir vesayet mayalandı. F. Gülen, 12 Eylül 2010 referandumunda (ki, vesayetin belini kıran, statükonun elini kolunu bağlayan demokrasi tarihimizin en önemli dönüm noktasıdır) yüzde 58 Evet’i kendi hesabına kullanmaya kalktı. Erdoğan’ın hüsnü zannından, iyi niyetinden istifade ederek 2010’da HSYK ele geçirildi. Bu, askeri darbelerden daha etkili bir darbeydi. Ardından Yargıtay’a tek elden hazırlanmış bir liste ile atamada rol aldılar. Gizli, sinsi, siyaseti ve yönetimi yönlendirme, etkileme ve kontrol altına alma hazırlıkları aleniyete döküldü. Telefon dinlemeleri, kumpaslar, şantajlar konuşulmaya başlandı. Güç zehirlenmesi ile 7 Şubat 2012’de MİT müsteşarı üzerinden AK Parti’yi alaşağı etmek cüretiyle bir düğmeye bastılar. Gezi olaylarında rol aldılar, 17/25 Aralık darbesiyle boy gösterdiler. Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’nın CHP’ye geçmesi için var güçleriyle bu partiye destek verdiler. Yine başarılı olamadılar. Bu defa Cumhurbaşkanlığında çatı adayı desteklediler. Yine başarılı olamadılar. Son kozlarını 7 Haziran seçimlerinde oynadılar, HDP’yi desteklediler. HDP barajı aşınca, AK Parti tek başına iktidar olamadı. Bu defa başardıklarını düşündüler ve CHP-MHP-HDP hükümeti için medyaları vasıtasıyla siyasi baskıya kalkıştılar. MHP geçit vermedi.