Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün törenle AK Parti’ye yeniden üye oluyor. 21 Mayıs’taki olağanüstü kongrede de genel başkan olacak.
Muhalefetin en çok eleştirdiği konulardan biri bu. Sayın Erdoğan, ilk bakışta yadırganabilecek böyle bir yola neden gitti? Neden bir cumhurbaşkanı, kurucusu olduğu partiye yeniden genel başkan olmak ister? AK Parti içinde neye gücü yetmedi ki, partinin başına geçiyor? Zaten cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, cumhurbaşkanını idarenin başı yapıyor. Üstüne bir de parti genel başkanlığı ne oluyor?
Meselenin özü anlaşılmadan bu soruların hepsi sorulabilir.
Meselenin özü şudur: Türkiye’de demokratik yönetimin iki temel zaafı var.
Birincisi, halkın sandıkta seçtikleri, Ankara’da iktidar olamadı. Asıl iktidar, vesayet sisteminin ağalarının elinde oldu. Parlamenter sistem, onlara her türlü imkânı verdi. Nitekim bu vesayet ağalarından, statüko bekçilerinden bazıları açıktan, “halk seçer, biz yönetiriz” diye çok efelenmiştir.
Vesayet sistemi sayesinde partilerin içi ile oynanır, milletvekili transferleri yapılır, milletvekili pazarlıkları ile bakanlıklar ulufe gibi dağıtılır. Terör azdırılır, ardından darbeciler “kurtarıcı” olarak darbe yaparlar. Uzatmayacağım, milli irade sandıkta tecelli eder ama yönetimde söz sahibi olamazdı.