Kimileri “Paralel Yapı”, “Legal görünümlü illegal yapı” meselesine, yargıya intikal eden onca ciddi iddialara rağmen hala bir hükümet-cemaat meselesi olarak bakıyor. O zaman bu bayramda bazı hanelerde tahmin bile edilmeyen, edilemeyen burukluklar, küskünlükler yaşanmasını nasıl izah edeceğiz? Bazısı eşler arasında, bazısı kardeşler arasında, bazısı babalar ile oğullar ardasında, yeğenler, gelinler, eltiler, damatlar, dünürler, bacanaklar arasındaki vicdani sızıları, yüreklere kadar işleyen hüzünleri nasıl izah edeceğiz?
Toplumun sosyal dokusuna bir hançer gibi saplanan, müminler arasındaki en sağlam bağlara bıçak gibi sallanan manevi fay kırılmaları yaşıyoruz. Millet bünyemizde daha önce hiç yaşanmamış bir kopuş var. İtibarlı, hayırsever iş adamı, kendisi kadar itibarlı, hayırsever oğullarını evlatlıktan reddetme duygusuna kadar savrulmuşsa, bu kopuşu görmezden gelemeyiz. Ortada büyük bir dert, hazırlıksız yakalandığımız bir imtihan var.
Fethullah Gülen, içine düşülen bu badireyi önleyebilirdi? Kendisine sorgusuz sualsiz bağlanan insanlara çağrılar yapabilirdi. Yapmadı. Ülkemizin Cumhurbaşkanına karşı, Başbakanlığı döneminden itibaren çok ağır hakaretler etti, beddualar savurdu. Güven vermeyen, birbirini nakzeden açıklamalar yaptı. Kendisine bağlı medya üzerinden 7 Şubat 2012’deki MİT krizinde savcılara destek verdiği, Gezi olaylarına arka çıktığı, Erdoğan’a yapılan hakaretlere yol verdiği halde, zorlandığında da sulh çağrıları yaptı. 2013’ün Aralık ayındaki sohbetinde, “Kimsenin kendi devletiyle ve başındaki iktidarıyla savaşma gibi bir niyeti yoktur.