Telefon dinlemeleri, Paralel Devlet Yapılanması iddiası ile mercek altına alınan Gülencileri çok tedirgin ediyor. Dinlemelerin binlerce mağduru var. Sadece dinlemeler değil, bu dinlemelerden elde edilen bilgilerle hazırlandığı düşünülen gizli çekimlerin yer aldığı videokasetleri bilindiği gibi siyaseti de derinden etkiledi. Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığından gitmesi ve Kılıçdaroğlu’nun gelmesi, MHP yöneticisi milletvekillerinin seçim öncesi istifa etmek zorunda kalması, hala bir muammadır.
Temel sorular şunlar: Başbakanı, bakanları, TSK mensuplarını, Anayasa Mahkemesi üyelerini, ülkenin en büyük holding patronlarını, yazarları, yüksek yargı mensuplarını, binlerce kişiyi dinleme cüretini kim gösterebilir? Nereden, kimden cesaret alabilir? Binlerce dinlemeyi üç beş kişi yapamaz. Karşımızda büyük bir organizasyon var. Çünkü dinlemeler dört aşamalı. Önce kimlerin dinleneceğine karar veren bir üst akıl var. Ona listeler sunuluyor, o da şunları dinleyin diyor. İkincisi bu direktifi yerine getirecek polis şefleri olması lazım. Sahada dinlemeleri yapacak yüzlerce polis memurları da olmalı. Sonra bu dinleme dökümlerini ciddi bulan savcılar lazım. Ama en önemlisi savcıların dinleme talep ettiği kişilerle ilgili hâkim kararı gerekiyor. Yani son noktada hâkimler var. O hâkimlerle ilgili soru şudur: Dinlenen isimlerin kim olduklarını bilerek mi onları suç örgütü üyesi olarak dinlettiler? Yoksa Paralel Yapı elemanı oldukları için gözü kapalı kararlar mı verdiler? İki ihtimal da dehşetengiz...