İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Zaman Gazetesi’ni de bünyesinde bulunduran Feza Gazetecilik Şirketi’ne kayyum atanmasına karar verdi. Hâkimlik kararını, şirketin “Fethullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması” (FETÖ/PDY) faaliyetleri kapsamında ve örgüt faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde kuvvetli deliller bulunması” gerekçesine dayandırdı.
Nereden nereye... 1989 Ekim’inden itibaren 24 yıl yazarlığını ve 5 yıl genel müdürlüğü ile genel yayın yönetmenliğini yaptığım gazete, bu noktaya mı gelecekti?
Ne olduysa, 7 Şubat MİT krizinden sonra oldu. Fethullah Gülen, gerçek yüzünü ilk defa, (bakınız ilk defa diyorum) bu olayda gösterdi. 12 Şubat’ta Zaman’da “Görevden alınan savcıların yaptıkları hep doğru çıktı” başlığı ile birinci sayfadan bir analiz yayınlandı. Zaman gazetesinin sayfaları Pensilvanya’ya Gülen’e fakslanır ve onun kontrolünden sonra basılır. Ben bu başlığı görür görmez F. Gülen’in Başbakan Erdoğan’a savaş açtığına karar verdim. Benim için bu bir kırılmaydı. Bu analiz başlığı bir fırtınanın habercisiydi. Birkaç gün sonra Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda Zaman (temsilen Abdülhamit Bilici vardı), Samanyolu TV ve vakıf yöneticilerine bu yanlışlığı, F. Gülen’e iletecekleri şekilde söyledim. Bir şey değişmediği gibi Haziran 2013’teki Gezi olaylarında Zaman’da Başbakan Erdoğan’a aleni hakaretler ve açıktan düşmanlık başladı. Bu düşmanlık, Gülen’in talimatlarıyla tabanda mütevellilere kadar sirayet etti. Sonrasını biliyoruz. Gülen 17/25 Aralık darbesinde Zaman’ı cepheye sürdü. 30 Mart yerel seçimlerinde, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının CHP’ye geçmesi, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın engellenmesi için Zaman, gazeteciliği bırakarak yalın kılıç savaş verdi. En akıl almaz savrulma ise genel seçimlerde HDP’nin desteklenmesi ve 7 Haziran’dan sonra Zaman’ın ısrarla CHP-HDP hükümeti kurulması için yayın yapması oldu.