Osmanlı'nın parçalanması, bugünkü vatan topraklarının on katını kaybetmemiz, bizim aydınımızda derin bir travma meydana getirdi. Yaşanan travma sonucu iki ana aydın akımı oluştu.
Biri “Her şeyin çaresi Batı’dadır. Muasır medeniyet seviyesi Avrupaî yaşam tarzıdır. Onlar gibi düşünmeden, yaşamadan medeni olamayız” diyenlerdir. Bu zihniyet sahipleri kendi değerlerimizi hor görmüş, İslam’ın bizi geri bıraktırdığına inanmış, “din vicdandadır, sen kalbine bak” deyip geçmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında CHP’nin tek parti uygulamalarında, ezanın aslının yasaklanmasından, cemaati kalmadı gerekçesiyle camilerin satılmasına kadar baskılar yapılmış, din korkusu pompalanmış, dinini yaşamak isteyen mütedeyyin büyük kitle düşman ilan edilmiştir. “Gerici, yobaz, laiklik düşmanı” ilan edilen bu büyük çoğunluğun desteklediği partiler kapatılmış, Başbakan asmaya kadar gidilmiştir. Batıcılığın tahkimi için seralarda “CHP zihniyetli aydın” yetiştirilmiş, idare onlara teslim edilmiştir.
Üniversitelerde milli ve yerli kültüre sırt çevrilmiş, sadece Batı’nın kültür ve ilim dünyası kaynak alınmıştır. Bu aydınlar, Kur’an meali okumayı bile kendi kalitelerine yakıştıramamıştır.